Banksy, Sokak Sanatı ve Piyasanın Kapsayıcılığı
“… gizemli sokak sanatçısı Banksy’nin orijinal resimleri ve duvar resimlerinin replikaları ile enstalasyonlarından oluşan “The Art of Banksy Show” dünya prömiyerini İstanbul’da yapacak. The Art of Banksy Show, 13 Ocak’ta …”
Yukarıda alıntıladığım cümle bir tanıtım bülteninden. Her geçen gün daha da popüler olan “muhalif” sokak sanatçısı Banksy’nin eserleri İstanbul’u da ziyaret edeceğe benziyor. Peki, nedir bu sokak sanatı ve Banksy bu sanatın neresinde?
Bugün, tarihsel olarak Antik Yunan ve Roma’ya dayandığına dair görüşler mevcut olsa da “toplumsal alanlarda yaratılan ve içerik olarak sanat çevresinin dışında yer alan bir görsel sanat türü” olarak tanımlanan sokak sanatı, 60’lı yılların sonunda Amerikalı hip hop sanatçılarının gittikleri yerlerde kendi imzalarını atmak amacıyla duvarlara yazdıkları yazılarla başladığı kabul edilir. Giderek yaygınlaşan bu uğraş, 80’lerin başında politik bir araç haline geldi ve Rio de Janerio, Bogota, Barselona, Dublin ve Berlin gibi şehirlerde egemen güçlere karşı bir eleştiriye dönüştü. Çok geçmeden kamu binalarına ve özel mülklere verdiği “zarar” nedeniyle “vandalizm” olarak görülmeye başlanan sokak sanatı için cezai yaptırımlar da uygulamaya sokuldu.
Sokak sanatı üretimlerini tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sıkça görmek mümkün. Karaköy, Galata, Beyoğlu ve Kadıköy gibi semtlerde yoğunlukla olmak üzere, hemen her yerde duvarlarda, kepenklerde, trenlerde karşımıza çıkıyor. Hatta Kadıköy Belediyesi gibi belediyeler, sokak sanatçıları için özel olarak duvarlar tahsis edip, alanında uzman sayılan sanatçıları yurtdışından getiriyor. Belediyeler gibi kamu kurumlarının sokak sanatçılarına alanlar tahsis etmesi veya galerilerin son dönemlerde sokak sanatına yer açması ve sokak sanatçılarının bu işbirliklerine dâhil olması, son dönemde yeni tartışmaların fitilini sıkça ateşliyor.
Birkaç sene önce gitme fırsatı bulduğum Prag’da, şehrin hemen her yerinde sprey boya ile yapılmış resimler veya yazılar vardı. Bu manzara karşısında birlikte seyahat ettiğim arkadaşım “Bu zamana kadar korunabilmiş tarihi binalara bu şekilde zarar vermek akıl karı değil”, demişti. Elbette bunun bir sanat üretimi olduğunu düşünmeden…
Bir süre sonra Kadıköy Belediyesi’nin şehirdeki bazı binaların duvarlarına büyük resimler yaptırmasıyla Prag tekrar aklıma düştü ve düşüncede bir karşılaştırma yapmadan duramadım. Kadıköy Belediyesi’nin sokak sanatını şehri güzelleştirmek için bir araç olarak kullanmasının -Kadıköy’de belediyenin desteği olmadan yapılmış çokça duvar resmi olduğunu not düşerek- şehri güzelleştirdiği varsayılırken, aynı sanat Prag’da şehri ziyaret eden turistler için görüntü kirliliğine yol açan bir unsur, olarak görülebiliyor.
Uluslararası üne sahip Amerikalı graffiti sanatçısı Brad Downey 2008 yılında İstanbul’da gerçekleşen “Hava Kararınca Sanat” söyleşisinde, belediyelerin sokak sanatçılarına duvarlar tahsis etmesine dair gelen bir soruya, uygulamanın sokak sanatıyla ilgisi olmadığı şeklinde cevap vermişti. Downey, her şehrin turist çekmek için graffitilerle dolu kocaman duvarlar istediğini ve bazı sokak sanatçılarının kendi tanıtımları için bu tür teklifleri kabul ettiğini belirterek, bunun graffiticileri sisteme dâhil etme çabası olarak yorumlamıştı.
Sokak sanatının belediyeler gibi kamu kurumlarının davetleriyle ya da ayırdıkları bütçelerle icra edilmesi ya da galerilere taşınarak sergilere dönüşmesiyle ilgili eleştirilerde oklar ister istemez Banksy’e dönüyor. 90’lı yılların başında serbest stil graffiti ile sokak sanatına başlayan ve diğer sokak sanatçıları gibi eserlerini polise yakalanmadan gerilla tarzıyla yapan Banksy, stensil boyamaya geçince sanatında “zirve” yaptı denebilir. 2000’leden itibaren bilinir olan ve dünyanın çeşitli yerlerinde eserler veren Banksy, geçen yıllarda ününü hızla artırdı. Belediye ve kurumlardan şehirlerine eserlerini bırakması için davetler alan Banksy, Amerika ve Kanada’dan gelen davetlere icabet ederek birçok şehre uğradı. Banksy’in diğer sokak sanatçıları tarafından sertçe eleştirilmesinin tek nedeni bu değil elbette. 13 Ocak’ta İstanbul’da açılacak olan “The Art of Banksy Show” gibi sokak sanatını piyasanın kapsama alanı içine sokan Banksy işleri…
Banksy, sokak sanatının ve sokak sanatçısının piyasaya dâhil olmasının en çarpıcı örneği olarak önümüzde duruyor. Daha önce Bristol’da yaptığı ‘Mobil Âşıklar‘ eserini duvardan sökerek kulüplerine koyan ve bu sayede bağış toplayan Broad Plains Boys Club’a, toplanan paranın hayır işlerinde kullanılacağı gerekçesiyle onay veren Banksy, giderek eserlerinin dört duvar aralarında sergilenmesine razı olan bir role büründü.
Ortaya çıkışına ve yayılmasına bakınca anarşist bir tavrı olan ve modern sanata karşı pozisyon alan sokak sanatının bu markalaşmış “muhalif” siması, girişi biletli –hatta turizme dönüşmüş– kapalı alan etkinlikleriyle anılır oldu. Banksy’nin geçtiğimiz Temmuz ayında İngiltere’de gerçekleşen ve “Turizm ve tema park endüstrisiyle birlikte popüler kültüre dair de ciddi eleştiriler” içeren sergisi Dismaland’ı, yaklaşık 150 bin kişi ziyaret etti. Biletleri internet üzerinden 5 sterline satılan sergiden 20 milyon sterlin gelir elde edildi. Gelirin bağış yapılıp yapılmadığına veya nereye harcandığına dair Banksy’den tatmin edici bir açıklama gelmemesi yapılan işin ticarili olduğuna dair sert eleştirilere neden oldu.
Banksy de sokak sanatından para kazandığı, hatta onları sattığı eleştirilerine son yıllarda “eskisine göre daha büyük bir evde oturuyorum” şeklinde cevaplar veriyor, ancak o, sokak sanatını tam anlamıyla icra etmeye devam eden sanatçılar tarafından uzun süredir bir sokak sanatçısı olarak görülmüyor. Hatta sokak sanatının yanlış bir temsili olarak algılanıyor ve eserleri diğer sanatçılar tarafından boyanarak kapatılıyor.
Kadıköy Belediyesi ve Banksy örneklerine bakınca, muhalif tavrı ve halkın erişebilmesi bakımından önemli bir alternatif olan sokak sanatı, giderek himaye edilen ve ticari değeri olan bir metaya dönüşme riskiyle karşı karşıya. Ardı ardına açılan sokak sanatı sergileri, belediyeler gibi kurumların veya organizasyon firmalarının düzenlediği etkinlikler ve şirketlerin bir reklam argümanı olarak kullanışı bu sanatı başlangıç yerinden oldukça farklı bir noktaya hızla sürüklüyor. Yani her güzel şey gibi sokak sanatı da her geçen gün…