Balkanatolia: Antik kıtanın keşfi, uzun süredir devam eden biyolojik paradoksu çözüyor
Eosen Çağı boyunca (55 ila 34 milyon yıl önce), fil büyüklüğündeki su aygırı benzeri memeliler, günümüz Doğu Asyası ile Güneydoğu Avrupa arasındaki küçük adalarda dolaştı. Bu eşsiz memeli, dev keseliler gibi başka egzotik hayvanlar barındıran bir faunanın parçasıydı. Sonunda, günümüz Türkiye’sinin çoğunu oluşturan bir yarımada olan Anadolu’da fosilleşmiş kalıntılarını bulduk.
Fransa, Türkiye ve ABD’den araştırmacılar bu tuhaf fosilleri incelemek için Anadolu’ya gittiklerinde, Avrupa ve Asya’da bulunanlara hiç benzemeyen bu hayvanların bölgeden nasıl tasfiye olduğunu açıklamayı umuyorlardı. Mevcut araştırmaları gözden geçirip ek fosilleri ortaya çıkardıktan sonra ortaya çıkan en mantıklı sonuç ekip açısından şaşırtıcıydı: bir zamanlar Batı Avrupa, Afrika ve Doğu Asya arasında ayrı, izole bir kıtanın vardı. Bir grup araştırmacı, bu unutulmuş kıtaya “Balkanatolia” adını verdi.
Washington Üniversitesi ve Marsilya Üniversitesi’ne bağlı Dr. Alexis Licht liderliğindeki uluslararası ekip, Earth Science Reviews’da yayınlanan bir makalede, Balkanatolia’nın biyocoğrafik tarihinin bir sentezini sunuyor ve bu kara kütlesinin memelilerin Asya’dan Batı Avrupa’ya dağılımı kronolojisini nasıl çözebileceğini açıklıyor.
Balkanatolia, Batı Avrupa ve Doğu Asya, iki bölge arasındaki büyük hayvanların hareketini engelleyen deniz bariyerleriyle ayrıldığı Eosen döneminde memeli savaşına zemin hazırlıyordu. Bununla birlikte, 33.9 ila 33.4 milyon yıl önce, erken Oligosen’de, buzullaşma ve deniz seviyesindeki düşüşle iki bölgedeki memeliler aniden bir araya geldi. Hayvanlar, yırtıcılık ve rekabet yoluyla Batılı türlerin yerini alan Asyalı memelilerle çatıştı. Araştırmacılar, Avrupa’da bulunan Asya takson benzeri toynaklılar ve gergedan benzeri memelilerin fosillerini kullanarak bu tarihi bir araya getirmeyi başardı. Evrimci biyologlar, bu dönemi Grande Coupure (büyük yok oluş) olarak adlandırıyor ve bu da batıdaki memelilerinin Asyalı rakipleri tarafından yok edilmesini ifade ediyor.
Ancak, bu büyük memeli göçüne ilişkin bilgilerde boşluklar var. Aslında, Balkanlar’da onlarca yıl önce keşfedilen Asyalı memeli fosilleri, bazı Asya faunasının Grande Coupure’dan 10 milyon yıl kadar önce Güneydoğu Avrupa’yı kolonileştirmeye başladığını gösteriyor. O zamandan beri yanıtsız kalan kritik bir soru var: Asya memelileri Avrupa kıtasına nasıl ulaştı?
Araştırmacılar uzun zamandır Doğu Asya ve Batı Avrupa arasında bulunan şimdi Balkanatolia olarak tanımladıkları bölgeyi oluşturan bir grup parçalanmış adanın, bu memelilerin, deniz seviyesinin düşük olduğu dönemlerde adaya atlayarak veya ortaya çıkan karaları geçerek Avrupa’ya ulaşması için bir geçit oluşturup oluşturamayacağını merak ediyorlardı. Bu teori, Grande Coupure’dan önce Avrupa’da Asya fosillerinin ortaya çıkışını net bir şekilde açıklayacak olsa da, parçalanmış adaların birbirine bağlı olup olmadığı belirsizdi. Balkanatolia faunası benzersiz, endemik memelilerden oluştuğundan bölgenin fiziksel olarak dünyanın geri kalanından izole edilmiş olması daha olası görünüyordu. Bu Balkanatolia memelileri, aslen Afrika’dan gelen devasa su aygırı benzeri memeliler olan embrithopod’larından oluşuyordu.
Bu nedenle, bu teori Asya memelilerinin Balkanlar’ı boydan boya geçmesi fikri mantıklı olsa da, Avrupa’ya giden başka bir yol bulmuş olması gerektiğini öne süren araştırmacılar arasında hararetli bir şekilde tartışıldı; aksi takdirde, Grande Coupure’a giden dönemlerde Balkanatolia’da daha fazla fosil görürdük. Ancak Licht ve ekibi Anadolu’ya ve güneydoğu Avrupa’ya seyahat ettiklerinde, bu parçalanmış adaların bir noktada büyük bir kıtaya bağlandığına dair kanıtlar buldu.
Türkiye’de bulunan anahtar fosiller tartışmayı çözüyor
Licht ve meslektaşları, Türkiye’de Grande Coupure’den en az 1,5 milyon yıl önce, 38 ila 35 milyon yılları arasında, Asya’nın tek parmak toynaklılarının ve kemirgenlerinin fosilleşmiş kalıntılarını içeren yeni bir yer keşfederek tartışmayı sonlandırmayı başardılar. Bu kayıtlar, Asya memelilerinin Balkanatolia’ya dağılma olayını göstermek için eksik biyolojik bağlantıyı sağladı.
Ayrıca bu fosil kayıtları, Asyalı göçmen hayvanların Batı Avrupa’daki Grande Coupure’un yok olma olaylarını yansıtan endemik Balkanatolia memelilerinin yerlerini hızla değiştirdiğini gösteriyor. Aslında, Asya türlerinin yırtıcılık ve rekabet yoluyla Balkanatolia memelilerinin neslinin tükenmesine neden olduğu hipotezi, endemik taksonları istilacıların rekabetine çok açık olan ada ekosistemleri anlayışımızla uyumludur.
Bununla birlikte, bu devralmayla çakışan, henüz tam anlaşılamamış iklimsel ve jeolojik değişiklikler var. Örneğin, Balkanatolia’nın parçalanmış adalarının ne zaman birbirine bağlandığını hala tam olarak bilmiyoruz. Mevcut veriler, Balkan adalarını ayıran sığ deniz yollarının çoğunda, 47 ila 41 milyon yıl önce suyun çekildiğini ve Madagaskar’ın kabaca 1,6 katı büyüklüğünde bir alanı ortaya çıkardığını gösteriyor. Bu bölge daha birçok su altında kalma ve ortaya çıkma olayı yaşamış olsa da, muhtemelen Asya’yı Batı Avrupa’ya bağlayan bir güney köprüsü görevi görmekteydi.
Kara kütleleri birbirine bağlandığında memeliler bir anda üç alan arasında göç etme ve menzillerini genişletmede özgür hale geldiler.
Balkanatolia’nın yükselişi ve düşüşü
Bugün Balkanatolia’nın büyük bir bölümü, özellikle de Doğu Akdeniz’de yeniden suyun altında. Keşfi, araştırmacıların memeli evriminin boşluklarını doldurmasına yardımcı olmasına rağmen, bir zamanlar yemyeşil olan bağımsız bir kıtayı bulmak yeni meraklılar yaratırken soruları da beraberinde getirdi.
Kuşkusuz ki Balkanatolia, yalnızca zengin bir endemik faunanın kataloglanması açısından değil, zengin ada biyotasının yükselişinin ve nihayetinde düşüşünün tarihinin belgelenmesi açısından da ortaya çıkarılmayı bekleyen birçok sır barındırıyor. Kıta hakkında daha fazla bilgi edinmek için araştırmacıların kazmaya devam etmesi gerekecek.
Jasna Hodžić‘in Big Think’e yazdığı makalenin İngilizce orijinalini buradan okuyabilirsiniz.
Görsel: Alexis Licht et al., Earth-Science Reviews, 2022