Akustik Doom’un Kralı: Patrick Walker ile İstanbul’da Bir Aralık Akşamı

Boğaç Gökmen

Soğuğun iyiden iyiye kendini hissettirdiği bir aralık akşamı kendimizi İstiklal Caddesine atmamız için nadide bir sebep var. 9 Aralık Cumartesi akşamki Patrick Walker konseri ‘kaçırmasan iyi olur’ listesinde bir süredir yerini koruyor.

İngiliz şarkıcı, gitarist, söz ve şarkı yazarı Patrick Walker, 40 Watt Sun projesinden şarkılar seslendirmek için Borusan Müzik Evi’nde özel bir konser verecek. Kod Müzik iş birliğiyle gerçekleşecek Nova Muzak serisinin bu 37. nüshası için müzikseverler kapıdan giriş yapıyorlar.

Esasen kendisini 90’lar doom metal sahnesinin mühim gruplarından Warning’den tanımak mümkün. Grubun dağılmasının ardından 2009’un başlarında 40 Watt Sun’ ı kuruyor Patrick. İlk albüm “The Inside Room” 2011’de geliyor. Son olarak ise 2022’de “Perfect Light” albümü dinleyiciyle buluşuyor.

Şarkılarına kulak verenler bilecektir, akustik gitarın derinliği ve kendine özgü vokal tarzı ile diplere doğru çeken duygusal alanlar yaratan bir melodiler evreni, 40 Watt Sun ve Patrick Walker’ın sorumluluk alanı.

Az ama öz, dikkat kesilen bir tarafıyla da meraklı, sıcak bir izleyici kitlesi bekliyor kendisini.

Çok da bekletmiyor hani! Beresi, kaşkolü ve elinde kahve fincanıyla sahneye adım atıyor. Ufak bir baş hareketiyle kaçamak bir selam atıp taburesine oturup gitarı eline alıyor. Sanki şarkı kayıtları sırasında stüdyoda verilen bir kahve molası sonrası kaldığı yerden devam etmek için geçiyor mikrofon başına. Bu nevi bir içtenlik bir doğallık var üzerinde. Hadi başlayalım.

İlk tel titreşimiyle birlikte dışardaki ince soğuktan eser kalmıyor. Ve ansızın şiirler uçuşmaya başlıyor mekânın yüksek boşluğunda. Önce bir daire oluşturup yükseliyor ardından izleyicilerin omzuna konacak kadar somutlaşıyor dizeler.

Serin bir ilkbahar öğleden sonrası yemyeşil bir kırsal, ağaçların hışırtısı ve ovayı, çimenleri okşayıp geçen rüzgâra karışan melodiler bunlar. Sade ancak hacimli düzenlemeler oluşturan akor geçişleri iz bırakarak ağır ağır adımlıyor bilinçaltında beliren görüntüleri.

İzleyiciyle kurduğu iletişim giderek açılıyor. İstanbul’a geliş hikayesini anlatıyor.  Para kazanıp hayatını idame etmesi için yeni albüm yapması gerekiyor ve bunun için aylar öncesinde 8 Aralık tarihinde stüdyoyu rezerve ediyor. Bu albümü yapmazsa para kazanmak için 9 – 6 bir işte çalışması gerekecek. Ancak menajeri arayıp İstanbul’dan konser teklifi olduğunu ilgilenip ilgilenmeyeceğini soruyor. O tarihte stüdyo olduğu için önce istemediğini söylese de teklif ne diye sormaktan da geri kalmıyor, teklifi duyunca da kabul ediyor.

Çoğu kez kendi söylediklerine izleyiciyle birlikte kendisi de gülüyor. Eski doom metal grubu ve şimdi akustik çalmasıyla ilgili “King of Acoustic Doom” esprisi yapıyor.

Tamam neden olmasın, “akustik doom’un kralı” hiç de fena tınlamıyor hani.

Kendine özgülük mevzusu şarkıcılık ve çalgıcılık tavrı ile ozan sıfatına yakışacak nitelikte. Zaman zaman iç hesaplaşmalara varan dolayısıyla da içe dönük ve giderek duygusal çekimi artan güçlü bir aktarıma tanık oluyoruz.

Bazı şarkılar dışarıda akıp giden hayatın koşturmacasına karşın hemen onun kıyısındaki bir ufak, loş apartman dairesinde can bulur. Tam da o kaosu bıçak gibi kesecek etkisiyle birlikte. Bu keskinlik çelik tellerdeki beşli akorların akışıyla vücut buluyor gözlerimizin önünde. Hipnotize eden tekrar bölümlerinden sonra açılan kapılardan başka boyutlara yayılan frekanslar o daireler çizip yükselen dizelerle buluşuyor.

Bazı şarkılar evden çok uzakta, bazıları zamanın ötesinde. Bazı şarkılar her şeyden kırılgan, bazıları acıların sessizliğinde.

Bazı şarkılar sadece bir tebessüme ithaf, bazıları bir yalnızın dilinde. Bazı şarkılar zamanda donması gereken bir ana yazılmış, bazıları dokunuyor gökyüzüne dolaşırken başıboş sokaklarda.

Bazı şarkılar masaya çatalı bırakışına hayran, bazı şarkılar alevler içinde yanan bir yürekte.

Farklı şehirler, farklı ülkelerde başka başka insanlara temas ediyor bazı şarkılar, yaratırken kendi zamanını, kendi lisanını.

Tüm bu bilinç akışı sonrası kapanışı belki de duyduğum en dokunaklı ve nahif aktarılan bir noel şarkısıyla yapıyor.

Eve gidince gitarıma sarılacağım sanırım.

Teşekkürler sayın Patrick Walker.

ROTKA TV YAYINLARINI YOUTUBE ÜZERİNDEN İZLEYEBİLİRSİNİZ

Fotoğraflar: Umut Özge Balkan (@obphotovideo)

What's your reaction?