5R- Aralık Ayı Okuma Önerileri
Her gün kitabevi raflarına giren sayısız kitap arasında seçim yapabilmek giderek zorlaşıyor. Bu durumda kısa listeler kimi zaman yönlendiriyor olsa da bazen de işe yarıyor. Biz de her ay olduğu gibi Aralık ayını da boş geçmedik ve 5 kitaplık kısa listemizi hazırladık. İyi okumalar.
Bu Senin Bildiğin Peri Masallarından Değil
Prenses Candi sıradan bir prenses değildir. Matematik problemleri çözmeye bayılır, annesi bir turşuya dönüşmüştür ve yaşlı prenslerin ona uygun olmadığının farkındadır.
Bu yüzden kral babası Candi’nin evlenme zamanının geldiğini açıklayınca, bir koca bulma işini kendi üstlenmeye karar verir. Böyle birinin nasıl bulunacağını bilmediğinden ilham almak için peri masallarına başvurur ve kurbağa öpmekten ejderha öldürme yarışı düzenlemeye kadar her yolu dener. Peki, Prenses Candi Prens Çekici’yi bulabilecek midir? Yoksa bütün bulduğu bir grup hilebaz, koltukaltından ses çıkaran ve ağlak oğlan mıdır? “Ve sonsuza dek mutlu” yaşamaları mümkün müdür?
Çocuk edebiyatında şimdiden kült bir karşı-masal haline gelen Bu Senin Bildiğin Peri Masallarından Değil, çocuklarını masaldan mahrum bırakmak istemeyen ama onların gerçekleri öğrenmeye ve mizaha da hakkı olduğunu bilen ebeveynlerin ilgisini çekecek; özellikle de Küçük Feministin Kitabı’nı beğenen Güldünya okurlarının. Çocukların da, yetişkinlerin de keyifle okuyacağı bir kitap.
(Tanıtım Bülteninden)
Middlemarch Taşra Yaşamından Manzaralar 1
Middlemarch, George Eliot’ın başyapıtı olduğu kadar, pek çok eleştirmen tarafından da İngiliz dilinin en büyük kurgu eseri olarak kabul edilir. Eserlerinde çoğunlukla, yaşadığı 19. yüzyıl İngiltere’sinin taşra yaşamını ve insanlarını konu alan Eliot, insan ruhuna dair ince gözlemleriyle çağdaşı romancıların arasında öne çıkmıştır. George Eliot’ın 1869’da yazmaya başlayıp 1871’de tamamladığı sekiz kitaptan oluşan ve olgunluk dönemi eseri olarak kabul gören Middlemarch: Taşra Yaşamından Manzaralar hem yazarın en iyi romanıdır, hem de İngiliz edebiyatının sayılı klasikleri arasında yer almaktadır. Pek çok soruşturmada En İyi 100 Roman arasında daima kendine yer bulan ve okuru adeta hipnotize eden akıcı bir dille yazılmış olan eser, 1994 yılında aynı isimle dizi olarak ekrana taşınmıştır.
Roman, 1820’lerin sonunda Middlemarch adındaki hayali bir taşra kasabasındaki yaşamı konu alır. Viktoryen dönemdeki kadınların toplumsal statüsü, evliliğin doğası, idealizm, çıkar ilişkileri, din, riyakarlık, politik reformlar ve eğitim konuları, karakter açısından oldukça zengin olan romanda ele alınan konulardan en ilgi çekici olanlarıdır. George Eliot, ana karakterlerinin yanı sıra, her sınıftan insanın gerilim, kırgınlık, mutluluk, haz, aşk ve hüsran dolu yaşamlarını, büyük bir incelik ve yetkin bir gözlem gücüyle okura aktarır.
Asıl adı Mary Ann Evans olan George Eliot, ‘yazdıklarının ciddiye alınmasını istediği için’ bir erkek adını mahlas olarak kullandığını söyler. İngiliz yazar, şair, gazeteci, çevirmen ve Viktoryen çağın en iyi kalemlerinden biri olan Eliot, yazmaktaki amacının ‘tozlu sokaklardan ve tarlalardan gelen etten kemikten insanların’ hayatlarını anlatmak olduğunu söyler.
(Tanıtım Bülteninden)
Dostoyevski Çağının Yazarı
“Stanford ve Prirıceton Üniversiteleri, Slav Dilleri ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Onursal Profesörü Joseph Frank, tüm kariyerini adadığı hu önsezili yazarın etrafında kaynayan siyasal, dinsel meseleleri bütünüyle kavramış. 26yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu eser, Dostoyevski’nin hayatının, eserlerinin ve yaşadığı dönemin bütünsel bir çetelesi niteliğinde.”
-Judith Armstrong The Age-
“Dostoyevski: Çağının Bir Yazarı, entelektüel dinamikler ve büyük yazarın tutkulu, fikir güdümlü romanının sanatsal yönü üzerine en esaslı çalışma… Dostoyevski’nin karanlık öngörülerini, o vahşi yergisini yahut Karamazov kardeşler arasındaki bir tartışmayı anlamak için okur sadece metne değil ideolojik bağlama da hakim olmalıdır, işte bu iki hususta Joseph Frank’ten iyi kılavuz yoktur.”
-Michael Dirda Wall Street Journal-
Joseph Frank’in beş ciltlik anıtsal çalışması Dostoyevski, büyük yazarın bugüne kadar tüm dillerde yazılmış biyografileri arasında en kapsamlı olanı ve hiç kuşkusuz yüzyılın en büyük yazar biyografilerinden biridir. Şimdi, Frank’in bu dev eseri tek cilt haline getirildi. Biyografi yazınını, düşünce tarihini, sosyal tarihi ve edebiyat eleştirisini -hatta teorisini- mükemmel bir şekilde harmanlayan, entelektüel kapsamı ve üslubu açısından bir benzeri olmayan Dostoyevski: Çağının Bir Yazarı büyük yazarın başyapıtlarını yaşamöyküsel, tarihsel, ama en önemlisi ideolojik bağlamı içerisinde ele alıyor. Bir biyografiden öte 19. yüzyıl Rusya’sının kültürel tarihini veren Dostoyevski, hem yazarın yaşadığı zengin dünyanın ayrıntılı bir resmini gözler önüne seriyor, hem de romanları hakkında belki de en kapsamlı, en içgörülü yorumları sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Batan Güneş
Batan Güneş, “Doğan Güneşin Ülkesi” olarak bilinen Japonya’nın savaş sonrasına dair çarpıcı bir roman.
Hem hayatı hem de yazdıklarıyla Japonların en ilginç yazarlarından biri olan Osamu Dazai’nin en karakteristik eseri Batan Güneş; varoluş, birey ve toplum çatışması gibi sorunları unutulmaz karakterleri üzerinden ele alıyor. Arka planda savaştan çıkmış, sosyal düzeni, ekonomisi, insanları alt üst olmuş bir ülke; özelde ise dağılıp giden bir ailenin hüzünlü öyküsüdür anlatılan.
Esen Talu Çelikkan’ın Türkçeleştirdiği Batan Güneş, büyük trajedileri -Japon minimalizmine yakışır şekilde- sakin ve duru bir üslupla birleştiren, eşsiz bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)
Soframda Bir Melek
Yanlış teşhis sonucu şizofreni tedavisi için yıllarca akıl hastanesinde tutulan Janet Frame, gençlik dönemini karanlık deneyimlerle geçirdi. Öykü kitabının ödül kazanması sayesinde dönüşü olmayacak bir operasyondan ve ömür boyu tecritten kurtulan Frame, ileride Yeni Zelanda’nın en önemli yazarı olacaktı. Soframda Bir Melek’te pek çok vesileyle tekrarladığı gibi “yazmak onu kurtarmıştı.”
Elinizdeki kitap Janet Frame’in üç ciltlik otobiyografisini bir araya getiriyor: Çocukluk ve ilkgençlik yıllarını anlattığı “Şimdiki-Zaman-Ülkesine”, üniversite yıllarını, ardından yaşadığı olumsuz hastane deneyimini ve yazarlığa adım atışını ele aldığı “Soframda Bir Melek” ve Avrupa’da geçirdiği yedi yılı özetlediği “Şehrin Yansımasından Gelen Elçi”.
Frame kendi gerçekliğini keşfettiği yolculuğunda Yeni Zelanda’dan Londra’ya ve Avrupa’nın pek çok farklı köşesine gidip sonra yeniden evine dönüşünü anlatırken, yazarlığa adım atışının yanı sıra bir kadın olarak tüm zorluklara rağmen ayakta kalışını da benzersiz bir samimiyetle aktarıyor.
(Tanıtım Bülteninden)