23
Views

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz:

Kaygılı Kuşak – Çocuklarımızı Sanal Dünyaya Nasıl Kaptırıyor ve Ruh Sağlıklarını Nasıl Tehlikeye Atıyoruz?

Yazar: Jonathan Haidt

Çevirmen: Sevinç Seyla Tezcan

Yayınevi: Pegasus

Akıllı telefonların, sosyal medyanın ve büyük teknoloji endüstrisinin çağında gençliğin ruh sağlığındaki çöküşü inceleyen, kuşakların çizgilerini netleştiren ve hem daha sağlıklı hem de daha özgür bir çocukluğun planını çizen, herkesin okuması gereken bir eser.

Dengeyle veya iyileşmeyle geçen on yıldan uzun bir sürenin ardından ergen ruh sağlığı 2010’ların başında aniden kötüleşmeye başladı. Depresyon, anksiyete, kendine zarar verme ve intihar oranları keskin bir yükselişe geçti, hatta pek çok ölçümde iki kattan fazla artış gösterdi. Peki, neden?

Sosyal psikolog Jonathan Haidt, Kaygılı Kuşak kitabında pek çok ülkede gençler arasında aynı zamanda başlayan ruh hastalığı salgınıyla ilgili gerçekleri açıklıyor. Ayrıca çocukluğun doğasını inceliyor ve çocukların becerikli, kendini geliştirmiş, olgun yetişkinler olmak için neden oyun oynamaya ve bağımsız keşfe ihtiyaç duyduklarını anlatıyor. Haidt oyun temelli çocukluğun 1980’lerde nasıl çöküşe geçmeye başladığını ve nihayetinde 2010’ların başında telefon temelli çocukluğun gelişiyle nasıl yok olduğunu gözler önüne seriyor. Çocukluğun Büyük Ölçüde Yeniden Yapılandırılması olarak adlandırdığı bu sürecin çocukların sosyal ve nörolojik gelişimlerine bir düzineden fazla mekanizmayla nasıl müdahale ettiğini uykusuzluktan dikkat bölünmesine, bağımlılığa, yalnızlığa, sosyal kıyasa ve mükemmeliyetçiliğe kadar her açıdan ele alarak anlatıyor. Sosyal medyanın neden kız çocuklara erkeklerden daha fazla zarar verdiğini ve erkek çocukların neden gerçek dünyadan sanal dünyaya kendileri, aileleri ve toplulukları için felaket sonuçlar yaratacak kadar çekildiğini izah ediyor.

En önemlisi de Haidt açık bir eylem çağrısında bulunuyor. Bizi tuzağa düşüren kolektif eylem problemlerini teşhis ediyor ve özgür kalmamızı sağlayabilecek dört basit kural öneriyor. Ebeveynlerin, öğretmenlerin, okulların, teknoloji şirketlerinin ve hükûmetlerin bu ruh hastalığı salgınını sona erdirmek ve daha insancıl bir çocukluğu yeniden mümkün kılmak için atabileceği adımları açıklıyor. 

Haidt kariyerini siyaset ve din nedeniyle kutuplaşmış topluluklar, kültür savaşlarının yaşandığı kampüsler gibi en zor durumlarda verilerle desteklenen gerçekleri dile getirerek geçirdi, şimdi de sıra Z kuşağının karşı karşıya kaldığı acil halk sağlığı sorununda. Onun çocuklarımızı ve kendimizi telefon temelli hayatın psikolojik hasarından korumakla ilgili bulgularını göz ardı edemeyiz.

New York Times ve Sunday Times Çoksatanı • Wall Street Journal: 2024’ün En İyi 10 Kitabı • New York Times ve Washington Post: Dikkat Çeken Kitaplar • Barack Obama’nın 2024’teki Favori Kitaplarından Biri • Bill Gates’in 2024’teki Kitap Önerilerinden Biri • TIME: 2024’ün Mutlaka Okunması Gereken 100 Kitabı • EconomistNew York Post ve Town & Country: 2024’ün En İyi Kitabı • 2024 Goodreads Choice Ödülü: Yılın Kurgu Dışı Kitabı • PEN Edebiyat Ödülleri Finalisti • Times, Financial Times ve Independent: Yılın Kitabı

Csutora – Şahsiyetli Bir Köpeğin Hikayesi

Yazar: Sandor Marai

Çevirmen: Tarık Demirkan

Yayınevi: Can Yayınları

Her şey burjuva bir kocanın, eşine son anda bir Noel hediyesi olarak yavru köpek getirmesiyle başlar. Başlangıçta evdeki herkes köpeğin büyüsüne kapılır, ona bir biblo gibi davranırlar, istediklerinde kucaklarına alırlar, canları sıkıldığında da bırakırlar. Hayvan büyüdükçe, özellikle onun safkan bir Puli değil de melez bir köpek olduğunu öğrendikten sonra ev halkının tavrı gitgide değişir. Her türlü disipline kayıtsız, özgürlüğüne düşkün Csutora’ysa evcilleştirilme çabalarına isyan eder, eğilip bükülmeden kendi bildiğini okur. Ancak kulağa ilk başta biraz komik ve eğlenceli gelen bu durum bir felaketle sonuçlanır.
Macar edebiyatının usta kalemi Sándor Márai’den dokunaklı olduğu kadar komik, anarşist bir köpek romanı.
“Márai, Gabriel García Márquez’le aynı kulvarda yer alan en büyük modern romancılardan biri.”
The Washington Post

Hiçkimse Koyu’nda Bir Yol – Yeni Çağdan Bir Masal

Yazar: Peter Handke

Çevirmen: Ayşe Selen

Yayınevi: Everest Yayınları

Nobel ödüllü Peter Handke’den zamanın, mekânın ve benliğin sınırlarında bir içsel yolculuk. Handke, Hiçkimse Koyu’nda Bir Yıl
adlı romanında okuru zamandan azade, mekândan bağımsız bir
ruh atlasına davet ediyor. Roman, bir anlatıcının kendi içine doğru
açtığı kapılardan geçerek dış dünyanın yankılarına kulak verişini,
hatıralarla düşlerin birbirine karıştığı bir anlatı düzleminde sunuyor.
Handke, kelimeleri birer taş gibi özenle yerleştiriyor – her cümle,
okuyucunun zihninde yankılanan bir iç ses; her paragraf, varoluşun
kıyısında salınan birer düşünce zerresi. Hiçkimse Koyu, yalnızlığın
ve dinginliğin iç içe geçtiği, hem saklanılan hem de içsel dönüşümlerin filizlendiği bir sığınak. Bu koyda geçirilen bir yıl, aslında koca bir ömrün metaforudur: Gündelik hayatın sıradan görünen anlarında saklı olağanüstülüğü keşfetmenin edebi izdüşümü.

Modern edebiyatın en özgün seslerinden biri olan Handke, bu eseriyle okuru zamanla uzayan bir iç konuşmanın tanığı yaparken, yazının ve yaşamın sınırlarını ustalıkla silikleştiriyor. Hiçkimse Koyu’nda Bir Yıl, sessizliğin diliyle konuşan derin bir varoluş romanı: Yalnızlığı kucaklayanlara, sessizlikte anlam arayanlara ve hayatın kırılgan güzelliğine âşık olanlara sesleniyor.

Psikomitoloji – İnsanı Öykülerinde Aramak 4

Yazar: M. Bilgin Saydam

Yayınevi: Minotor Kitap

“…öyküleri seviyor ama vazettikleri hakikate de kuşkuyla yaklaşıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, insanın el yordamıyla yaşadığı bu dünyada, doğruluğundan emin olabileceği mutlak bir hakikat yok; ne biliyorsa kendine ve hayata dair, her şey hikâye!”
Tanımak, anlamak ve anlamlandırmak, nesneleri ve olayları birbirine bağlamayı, yani “hikâye etme”yi gereksinir. Eğer bu hikâyelerin içinde(n) yaşıyorsak, hikâyelerimizin geçerliliği ve gerçekliği konusunda eminsek, yaşamımızı mit(oloj)ik bir dünyada sürüyoruz demektir. “Psikomitoloji”, bireysel ve kolektif öykülerin psikodinamik çözümlemesiyle ilgili kuram ve yöntemlerin çatı kurgusudur. Bilmek, anlamak isteyen zihin için her şey ve her olay, öyküsüyle anlamlıdır.
Mit terimini, ansiklopedik tanımından daha geniş çerçevede, “yaşayan, yaşatan ve yaşanan öyküler”i karşılayacak şekilde kullanır, içerik ve dinamiklerini süreç analizleriyle ve geniş/derin bağlantılar ağı içinde anlamayı hedeflersek psikomitolojinin çalışma alanına girmiş oluruz.
Psikomitoloji Öyküleri-4 kendimizi tanımaya, kişisel ve toplumsal öykülerimizi anlamlandırmamıza yardım edecek yazıları bir araya getiriyor.

Duygusal Açlık Çalışma Kitabı

Yazar: Corolyn Coker Ross

Yayınevi: Destek Yayınları

“Duygusal Açlık Çalışma Kitabı bedeni, zihni, duyguları ve ruhu besler… Eğer duygusal yeme sizin için bir sorunsa, bu kitap size bir anahtar sunuyor.” — Joan Borysenko, PhD

Yemekle ilişkiniz, bir doyum arayışından çok bir savaşa mı dönüştü?
Her yeni diyete umut bağlayıp her defasında hüsrana mı uğradınız?
Stres altında hissettiğiniz her an kendinizi farkında bile olmadan buzdolabının önünde mi buluyorsunuz?
Peki, bu döngü ne zaman bitecek? Ve en önemlisi: Duygularınızı yemek yemeye başvurmadan da yönetebilir misiniz?

Duygusal Açlık Çalışma Kitabı, aşırı yemenin ardındaki duygusal nedenleri anlamanıza yardımcı oluyor. Bedeninizin doğal sinyallerini tanımayı, sağlıklı bir denge kurmayı ve sevdiğiniz yiyeceklerden vazgeçmeden tatmin hissine ulaşmayı öğretiyor.

Duygusal ve kompulsif yeme davranışları için geliştirilen etkili Çapa Programı, diyet odaklı olmayan bir yaklaşımla size şu konuda yardımcı oluyor: Gerçek kimliğinizi yeniden keşfetmek ve zorlayıcı duygularla başa çıkmak için yemek dışındaki sağlıklı yolları bulmak. Çapa Programı sayesinde, çoğu zaman yiyecekle telafi etmeye çalıştığınız derin tatmini başka kaynaklarda bulmayı öğreneceksiniz.

Bir Aşkın On Günü

Yazar: İrem Uzunhasanoğlu

Yayınevi: Doğan Kitap

Dünya biter, geriye aşk kalır.
Bir masal kahramanı gibi uykuya dalmış adam ve sevdiği adamın uyanmasını bekleyen kadın… Mücadelelerle dolu hayatlarında aşmaları gereken son bir eşik var.
Aşklarına şahitlik eden on nesne ve on gün. Peki bu on günün sonunda aşk mı kazanacak, yoksa ayrılık mı?
Hayatına giren bütün erkeklerden ayrılığı öğrenen Aylin, kendisini ilk kez aşka inandıran Aykut’u kaybetmenin eşiğindeyken, bir yandan da kördüğüm olmuş sırlar, geçmişin karanlık gölgeleri ve yalanlarla boğuşmaktadır.
Kendinden bir kadın yaratmaya ve aşka cesaret etmeye dair büyülü bir senfoni… Bir kader motifine dönüşen ayrılık döngüsüne kuvvetli bir isyan… Sessizlikle, hafızayla ve sabırla örülmüş derin bir aşk hikâyesi.
Türk edebiyatının güçlü kalemi İrem Uzunhasanoğlu, Bir Aşkın On Günü’nde kadınların ve aşkın doğasına derinlemesine bir yolculuk sunuyor.

Makale Kategorileri:
KİTAP · MANŞET