28
Views

Bu yazı Damian K. F. Pang M.Sc.‘ın Psycology Today sitesinden çevrilerek alınmıştır.

İnsan olmanın anlamının temelinde yatan şey bilinçtir. Havanın açık olduğu bir yaz gününde dışarıda olduğunuzu ve yüzünüzde parlayan güneşin sıcaklığını hissettiğinizi hayal edin. Ya da sevdiğiniz biriyle birlikte olmanın sevincini, bir lunapark trenine binmenin heyecanını veyahut sulu bir elmayı ısırırken aldığını tadı ve çıkan sesini hayal edin. Bu deneyimlerin her biri ve yaşadığımız diğer tüm deneyimler bize sahip olduğumuz bilincimiz aracılığıyla gelir.

Bilincin insan olmanın anlamının ve hayatı yaşamaya değer kılan şeyin merkezinde olduğunu iddia ediyorum. Bu yüzden bilinçli varlıkları korumaya çalışıyoruz: Michael Ignatieff (2019) insan haklarının temelinin kendi deneyimlerimize ve başkalarının da deneyimlere sahip olduğunu hayal etme kapasitemize dayandığını savunuyor. Aynısı hayvan hakları için de geçerli (Pang, 2023). Kayaları ya da suyu kültürel önemlerinden veyahut bir yaşam alanı ya da kaynak olarak önemlerinden dolayı koruyoruz. Ama bu koruma durumu kayaların kendisiyle ilgili olmayıp duyarlı varlıklarla ilgilidir.

O halde bilinç aynı zamanda hukuk sistemimizin ve ahlaki yargılarımızı nasıl oluşturduğumuzun da temelidir (bir duvara taş atmakla bunu bir hayvana yapmak farklıdır, ikincisi etik olarak korkunçtur). Değer verdiğimiz her şey gibi gerçekten önemli olan şeyler de doğrudan deneyimler yaşama kapasitemizle bağlantılıdır.

Bilinç İnkarcılarını Harekete Geçiren Şey Nedir?

Bilincin oynadığı merkezi rol göz önüne alındığında, seçkin bir bilim insanının araştırma alanımın bilinç olduğunu öğrendiği bir akademik konferansta bana alaycı bir tavır göstermesine şaşırdım. Ölçülebilir davranışın önemli olan tek şey olduğu ve daha fazlasını öne sürmenin saçma olduğu gibi bir şey geveledi.

Ne yazık ki bu münferit bir durum değil. Galen Strawson (2018;2019) yaşadığımız son birkaç on yılı insan düşüncesinin tarihindeki en dikkat çekici dönemlerden biri, şimdiye kadar ortaya atılan en saçma iddia veya kısaca Büyük Saçmalık olarak tanımladı. Birçok bilim insanı ve hatta birçok analitik filozof için bilinçli deneyim fikri tam anlamıyla tiksindiricidir (Koch, 2018).

Sorun şu ki duyusal reseptörlerimizin nasıl çalıştığını ve beyne nasıl bilgi gönderdiğini inceleyip ölçebilmemize rağmen bu biyolojik süreçler bunlarla ilişkili deneyimlerin neden olduğunu açıklayamıyor (Chalmers, 1995). Biyolojik süreçlerden daha fazlasının olduğunu öne sürmek birçok akademisyen için kabul edilemez bir şeydi. Çünkü bu, Gilbert Ryle’ın alaycı bir şekilde makinedeki hayalet dediği şeyi çağrıştırıyor gibi görünüyor. Bazıları daha ölçülü bir yaklaşım benimsemiş olsa da birkaç grup (hepsi bir izm ile biten: illüzyonizm, eleyici materyalizm, radikal davranışçılık, vb.) bilincin varlığını açıkça reddetti ya da onu olabildiğinde anlamdan yoksun bir şeye indirgemeye çalıştı (Ramsey, 2024; Strawson, 2018).

Bu durum kendi deneyimlerimiz göz önüne alındığında tuhaf görünüyor. Fransız filozof René Descartes ne kadar şüpheci olursak olalım, kendi düşüncelerimizin varlığını inkar edemeyeceğimiz sonucuna varır. Onun ünlü özdeyişi “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Descartes, 1637/1995) olarak özetlenmiştir. Sinir bilimci Christof Koch (2018) ağrının sadece bir yanılsama olduğunu iddia eden en ileri felsefi argümanın bile bir diş apsesinin acısını hafifletmek için hiçbir şey yapmadığını vurgular.

Peki neden hala inkarcılar var? Bilim ve teknolojide kaydettiğimiz birçok ilerlemeye rağmen bilinç hala bir gizem. Çok yakın zamanda bir atılımın olması mümkün, ama onu asla gerçekten anlayamayabileceğimiz ihtimali de var.

Gelecekteki gidişat ne olursa olsun, gerçek şu ki şu anda soruna nasıl doğru bir şekilde yaklaşacağımızı bile bilmiyoruz (Chalmers, 1995). Mevcut gizemi kabul etmek bazıları için tahammül edilmez bir şey.

Davranışlarımızdan Daha Fazlasıyız

Peki ya davranışın her şeyden önemli olduğu iddiası ne olacak?

Kısa bir süreliğine sizi tamamen felç eden bir toksini yanlışlıkla yuttuğunuzu düşünün. Kaslarımıza giden kontrol sinyallerini bloke eden ve hareket etmemizi engelleyen toksinler (botulinum gibi) var (Faran ve diğerleri, 2003) ama duyuları etkilemezler.

Felçli durumdayken birinin size iğne batırması önemli olur muydu? Gözlemlenebilir bir davranış ortaya çıkmazdı ama acı hala gerçek olurdu.

Stephen Hawking yakın tarihin tartışmasız en etkili bilim insanlarından biriydi. Hayatının çoğunda onu tamamen felç eden bir tür motor nöron hastalığından mustaripti ve bilgisayar tabanlı bir seslendirme makinesi olmadan konuşamıyordu. Gözlemlenebilir davranış her şeyden önemli olsaydı Hawking’in inanılmaz zihninin çok önceleri göz ardı edilmiş olması mümkündü.

Ya da ayakları acı içinde olmasına rağmen bir performans sırasında gülümseyen bir bale dansçısını ele alalım. Gülümsemesi yüzünden acısının gerçekliği azalır mı? Öte yandan uyurgezerlik ya da otomatik refleksler gibi deneyimlerimizi doğru bir şekilde temsil etmeyen birçok davranış var.

Bilinç Bizi İnsan Yapan Şeydir

Bilinç önemlidir. Bizi insan yapan şeyin merkezindedir; etik ve hukukun temelini oluşturur ve nihayetinde hayatı yaşamaya değer kılan şeydir. Bilincimizi an be an deneyimlediğimiz için onu inkar etmek imkansız görünüyor. Yine de bazı insanlar tam olarak bunu yaptı ve deneyimlerimizin sadece illüzyonlar ya da başka yanılsamalar olduğunu savundu.

Strawson bunu şimdiye kadar yapılmış en saçma iddia olarak adlandırdı. Bu küçük bir azınlığın görüşü olsa da, ölçülebilir davranışın önemli olan tek şey olduğuna inanan çok daha büyük bir akademisyen grubu var. Bu da içsel olarak hissettiklerimizin davranışlarımızdan önemli ölçüde farklı olduğu birçok örnekle kendi deneyimlerimize aykırı görünüyor.

Bilinç bir gizem olarak kalmaya devam ediyor. Ancak varlığını, önemini ve temel etkisini ne kadar erken kabul edersek, gerçekten önemli olan konularda bilinçli kararlar alma konusunda o kadar iyi bir konumda oluruz.

Referanslar

Chalmers, D. (1995). Facing up to the problem of consciousness. Journal of Consciousness Studies, 2(3), 200–219.

Descartes, R. (1995). A Discourse on the Method of rightly conducting the reason, and seeking truth in the sciences (J. Veitch, Trans.). Gutenberg. https://www.gutenberg.org/files/59/59-h/59-h.htm (Original work published 1637).

Faran, P. G., Davletov, B., & Meunier, F. A. (2003). Getting muscles moving again after botulinum toxin: Novel therapeutic challenges. Trends in Molecular Medicine, 9(7), 291-299. https://doi.org/10.1016/S1471-4914(03)00113-8

Ignatieff, M. (2019). Human rights as idolatry. Human rights as politics and idolatry (pp. 53–98). https://doi.org/10.1515/9781400842841-003

Koch, C. (2018). What Is Consciousness? Nature, 557(7704), S8–S12. https://doi.org/10.1038/d41586-018-05097-x

Pang, D. K. F. (2023, June 12). Are animals conscious? Psychology Todayhttps://www.psychologytoday.com/gb/blog/consciousness-and-beyond/202406/are-animals-conscious

Ramsey, W. (2024). Eliminative materialism. In E. N. Zalta (Ed.) Stanford Encyclopedia of Philosophyhttps://plato.stanford.edu/entries/materialism-eliminative/

Ryle, G. (2002). Descartes’ myth (original work published in 1949). In D. J. Chalmers (Ed.) Philosophy of mind: Classical and contemporary readings. Oxford University Press.

Strawson, G. (2018, March 13). The consciousness deniers. The New York Reviewhttps://www.nybooks.com/online/2018/03/13/the-consciousness-deniers/

Strawson, G. (2019). A hundred years of consciousness: “A long training in absurdity”. Estudios De Filosofía, 59, 9–43. https://doi.org/10.17533/udea.ef.n59a02

Makale Etiketleri:
· · · ·
Makale Kategorileri:
MANŞET · VE DİĞER