18
Views

“Yurttaş Kane” sinemada muazzam bir başarıydı ancak yıllar sonra durum değişti

Citizen Kane, 1 Mayıs 1941’deki ilk gösterimini tarihi bir Hollywood tiyatrosunda ya da New York’un gösterişli sinemalarından birinde yapmadı. Tüm zamanların en çok beğenilen filmi olmaya aday film, Broadway’deki eski bir vodvil salonunda daha mütevazı bir şekilde gösterime girdi. Tüm şaşaalı planlar, filmin kendisine karşı ince bir suçlama olduğuna inanan gazete patronu William Randolph Hearst tarafından suya düşürülmüştü. Hearst birçok gazetenin Orson Welles’in ilk film yönetmenliğinden bahsetmesini bile yasaklamıştı ve yaygın bir tevatüre göre sadece filmi yok etme zevkini yaşamak için negatiflere filmin bütçesinden daha fazlasını teklif etmişti. Hatta daha sonra Welles, bir Hearst yandaşının, 14 yaşında bir kızı otel odasına göndererek onu suçlamaya çalıştığını ama başarısız olduğunu söyledi. , 25 yaşındaki yönetmenin kariyerini başlamadan baltalamak için bir kampanya vardı.

Hearst’ün boykotu yüzünden Citizen Kane gişede başarısız oldu ve stüdyoya (RKO) en az 150.000 dolar (bugün 3 milyon dolardan biraz fazla) kaybettirdi. Bu durum birçok eleştirmeni şaşırtmıştı. New York Times’da yazan eleştirmen Bosley Crowther, yazar-yönetmen-yapımcı-yıldız Welles’in abartılı hırslarını övdü ve genç auteur’ü “yıllardır herhangi bir yaşlı zanaatkarın sergilediği en canlı ve ilham verici yaratıcılık” diye anlattı ve onu cesur tarzı için kutladı.

Hem kendi kendine yetebilme masalı hem de trajedinin eşit olduğu film, mütevazı bir Colorado pansiyonundan Amerikan gücünün en üst kademelerine yükselen, etli parmaklarıyla dünya gücünün terazisini değiştirebilen ve ölmeden önceki son sözü olan Rosebud ile filmin gidişatını belirleyen gizemi sağlayan Charles Foster Kane’in hayat hikayesini anlatıyor. Ancak Welles’in görsel hikaye anlatımına getirdiği şaşırtıcı derecede yeni yaklaşım, yoksulluktan zenginliğe uzanan hikayeyi büyük bir trajediye ve rahatsız edici bir hicve dönüştürdü. Her fırsatta geleneklere karşı gelen Welles kronolojiyi özgürce atlayarak izleyiciyi zamanda ileri geri hareket ettirmek için yaratıcı çözülmeler ve kurgular kullandı. Küçük dokunuşları çığır açıcıydı. Filmin ilk dakikalarında, parçalanmış bir kar küresindeki yansımaları gösteren ünlü bir sahne, filmin hırs ve miras gibi büyük temalarını ve hafızanın çatlak aynasını önceden haber veriyordu. Welles getirdiği bu yenilikleri tiyatro ve radyo kariyerinden Hollywood’a geçiş yapan ve ilk kez film çeken biri olarak kendi cehaletine bağladı. “Bir meslek hakkında bir şeyler bildiğinizde çekingen veya dikkatli olursunuz” dedi.

Film, ABD’deki talihsiz açılışından sonra ikonik Fransız film dergisi Cahiers du Cinéma‘nın kurucu ortağı Fransız eleştirmen André Bazin’in 1947 tarihli ayrıntılı bir makalesine kadar geri planda kaldı. Bazin, Yurttaş Kane için “film dilinde bir devrim” diye yazdı. Fransız eleştirmenler ve film yapımcıları filmi savundu ve Amerikalılar da ona bir şans daha verdi. 1956’da Amerika’da ikinci kez daha geniş ve daha takdir edici bir kitleye sunuldu. 1962’de yaklaşık 70 saygın film eleştirmeninin katıldığı bir anket, filmi şimdiye kadar yapılmış en iyi ve en etkili film olarak adlandırdı. Özellikle Welles’in inatçı kişiliğiyle birleşen sonsuz deney kapasitesi, 1970’lerin Yeni Hollywood yönetmenleri için tam bir ilham kaynağıydı. Yönetmen Martin Scorsese bir keresinde “Welles’ten öğrendiğimiz en önemli unsur hırsın gücüydü. Sinema tarihindeki herkesten daha fazla insanı film yönetmeni olmaya teşvik etmekten sorumludur” demişti.

Trajik olan şu ki, Hearst’ün nefreti Welles’e mesleki olarak kalıcı bir hasar vermeyi başardı: Dahi yönetmen ve yıldız sanatsal kontrol için stüdyolarla savaşmak zorunda kaldı, hayatının geri kalanında projelerinin finansmanı için sık sık mücadele etti ve hayatı boyunca bir kez bile kar getiren bir film yapamadı. Welles bir keresinde kariyeri hakkında şaka yapmıştı: “Zirvede başladım ve o zamandan beri aşağı doğru iniyorum.” Hearst’ün lanetinin uzun gölgesi Welles’in en ünlü ve bazı açılardan en gizemli filminin etrafındaki gizem duygusunu daha da derinleştirdi.

Welles’in miras savaşında Hearst’e karşı zafer kazandığı söylenebilir; Hearst Vakfı’nın 2015 yılında sonunda Citizen Kane filmini, zengin adamın Kaliforniya, San Simeon’daki meşhur şaşaalı şatosunda gösterime soktuğunda itiraf ettiği gibi. Buna rağmen filmin skandal arka planı, onun Amerikanvari ihtişamının temel bir bileşeni olmaya devam ediyor. Eleştirmen Pauline Kael, 1971’de New Yorker’da filmin yapımını konu alan kitap uzunluğundaki makalesinde, Hearst’ün en sonunda “kendi gazetecilik tarzının kurbanı” olduğunu ileri sürdü. Yani Welles, sansasyonellik konusunda Hearst’ü yakalamış, kendine özgü bir sarı gazetecilik örneği olan muhteşem bir uzun metrajlı film yapmıştı. Yurttaş Kane, 1940’ların başında Amerikan sinemasının en yüksek başarı seviyesiydi ve aynı zamanda reality şovların, TMZ’nin ünlüleri hedef almasının ve Amerikan eğlence ve kamusal yaşamındaki diğer, tartışmasız daha mide bulandıcı eğilimlerin de habercisiydi. Bu, magazin dergilerinin pisliğiyle dolu, yükselen bir sanatsal başarıdır.

görsel: United Archives GMBH / Alamy, 25 yaşında bir fenomen haline gelen Orson Welles, 1941 yılındaki başyapıtının galasına geliyor.

smithsonianmagazine

Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ · MANŞET