Razor Inc.’ten Hüzün ve Umudun Akustik Lisanı: “Home”
Boğaç Gökmen
Gelin birlikte müzik sahnesinde 80’lerin sonundan 90’lara doğru bir uzanalım.
MTV yayınlarının özenle takip edildiği ve Unplugged serilerinin ardı sıra zihinlere nakledildiği dönem düşüyor aklıma. VHS’ye kaydedilen programlar şarkıların gitar akorlarını çıkartmak için de bir araca dönüşüyordu. Esasen saymakla bitmez de hani Pearl Jam performansında duraklatıp Alive riff akışını çözmeye çalışmalar, aynı seri dahilinde olmasa da Five Man Acoustical Jam konserinde Tesla hayranlığı zirve yaparken, Love Song’un akustik sunumunun albüm versiyonuna attığı lezzet farkına şapka çıkartmalar. Mesela Frankie Hannon’un dar kasa akustik gitarı yüzünden almıştım Maison marka ilk akustiğimi. Eric Clapton ve Alice in Chains akıldan çıkmayanlardan ya Page ve Plant’in No Quarter’ı ve The Cure’un büyük minderler üzerindeki performansı. Elbette Nirvana bambaşka bir seviyeye taşıyordu bu Unplugged meselesini. Bob Dylan, Rod Stewart, Neil Young, Duran Duran, Stone Temple Pilots, Kiss ve daha niceleri…
Ülke semalarında da 90’lar rock albümleri hüzünlü ancak heyecan yaratan bir sürece sürüklüyordu arayış içindeki yüreklerimizi. Kesmeşeker albümlerine tutunuyor, Düş Sokağı Sakinleri, Mavi Sakal ve nice albüm öğrenci evlerinde sohbetlere eşlik ediyordu.
Şimdi ise taptaze Razor Inc. Akustik albümü “Home” sarıp sarmalıyor oradan buraya savrulan yüreklerimizi. Hemen yukarıda bahsi geçen anılar silsilesi gözlerimin önünden akıp geçiyor şarkılara kulak verdikçe. Tüm bu hâletiruhiye ilk elden en samimi şekliyle aktarılıyor dinleyiciye. Duygu aktarımı sürekli zirvede gezinirken ortaya çıkan dönüştürücü enerji ekibin bu husustaki ustalaşmasını yansıtıyor elbette.
Vokal ve gitarda Başer Çelebi, gitarda Bora İnce, bas gitarda Yetkin Taşkın ve davulda Berkay Yıldırım’dan kurulu Razor Inc., bilhassa metal dinleyicisinin performanslarını en sıkı takip ettiği gruplardan. Onca yıldır Taksim Dorock’ta gecelerin sabaha kavuştuğu müzik kucaklaşmalarının mimarlarından Razor Inc. Kasım 2019’da uzun zamandır beklenen ilk albümleri “The Road”, nefis Dr. Skull yorumları ve dahası.
Şimdi ise grubun akustik lezzetlerinin tadımına davetliyiz, “Home” yayında.
“Arayış” ile loş ışıkta, lezzetli bir riff eşliğinde giriş yapılıyor albüme. Öyle ısınma turu mahiyetinde bir giriş değil direkt konunun merkezine alıyor dinleyiciyi. Nasıl bir bütün bekliyor nasıl bir yola çıkıyoruz açık ediyor. Belli ki konuşacak çok şeyimiz var, zaman biriktirmiş içimize döktüklerimizi. Ne lafını ne rengini gizliyor. Hani arayışı bitmez ya insanın o kulvardan devam. “Creeper”, girizgahta dem vurduğum Unplugged mevzusunu gözümde en çok canlandıran şarkı. Kayıtta yakalanan tını tam da o döneme göz kırpıyor. Sahneler akarken zihnimden, geçen enerjiye dayanarak Eddie Vedder’ın koluna “PRO-CHOICE” yazdığı sahne öne çıkıyor nedensiz.
“Nereye Kadar” diyor soruyor, sormakla da kalmıyor altını deşiyor konunun, solosunun tüyleri diken diken eden etkisi şarkıyı zirveye taşırken, duygu yoğun işlemeler ve uzaklara daldıran cümle dizilerine eşlik ediyor. Sonuna kadar yaşanmış ızdırap / Biter ama biten nedir? / Bu yol nereye kadar? diye haykırıyor Başer. Söze ne hacet.
Derin bir nefes alıp dalıyoruz. “Masal ve Rüya” hiç ara vermeden tam da ateşi yerinde hissiyatı ileri taşıdıkça taşıyor. Bittiğini biliyoruz da uyanmaya cesaret edemiyoruz ya o rüyanın eşliğinde takılıyoruz şarkının peşine hem sözlerin hem melodinin peşi sıra. “İçime akan ruhun kadar kalırım aklında / değer ya da değmez değil umurumda”, nakaratı konserlerde salonu çınlatacaktır muhakkak.
“Çocuk” başlıyor ardında. Albüm öncesi paylaşılan ilk şarkı olarak öncülük yapmıştı gelecek bütüne. Opeth semalarından süzülüp son düzlükte yaptığı final ile film müziği etkisi taşıyor. Hani son sahnenin ardından akan yazılarda dahi koltuktan kalkamadığınız bir tesir ve “Çocuk” salondan ayrıldığınızda da zihninizde dönüp duruyor. Tekrara alınıyor, gecenin derinliklerine uzanıyor. “Eriyormuş gibi günler, geceyi bekler. Unutma, her şey geçer” diyor.
The Road albümünden iki de akustik versiyon bekliyor dinleyiciyi. “Yaşıyorsun”, albümdeki coşkun anların temsilcisi. Hani isyanı da takıyor koluna, hayata dair saptamaların peşi sıra aktığı bir Demirkubuz senaryosuna eşliği de taşıyor damar anlarında. Dinleyicinini favori Razor Inc. şarkılarından “Long Road” önceki albümün muhteviyatını ve taşıdığı ruhu aktarması bakımından buraya da pek yakışmış akustik versiyonuyla.
Neticede “Home” açıyor eski yaralarımızı hüzün ve yalnızlıkla sarıyor. O da yetmiyor duvardan duvara vuruyor ruhumuzu. Oradan alıp dışarı atıyor, sokakları caddelere meydanlara bağlayan kalabalık yalnızlıklara daldırıyor. İç hesaplaşmalara ve yaşamın açmazlarına bakış atan zeminlerde düşünecek zaman tanıyor. Bir yuva sıcaklığı, bir geçmişe dalıp geleceğe bakmalar, mutedil rüzgarlar, bitişler, yeni başlangıçlar, belki de geç kalışlar ama bir tutam umudu da unutmadan. Bir film şeridi hadisesi yarım saatte yedi şarkıda kucaklıyor dinleyiciyi. Hüzün ve umudun akustik lisanı.
En yakın zamanda açın ve dalış yapın Razor Inc.’in akustik güzelliği “Home”un koridorlarına.