Haftanın Kitaplığı – 23 Nisan 2023
Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz
ÖNGÖRÜLEMEYEN BİR DÜNYADA YAŞAMAK – FRÉDÉRIC LENOIR
Fransız düşünür Frédéric Lenoir “hayatta kalmaya ve olgunlaşmaya dair” bir kılavuz olarak tasarladığı bu kitabında pandemiden yola çıkarak daha genel bir soruna, kriz zamanlarında nasıl daha iyi yaşanabileceğine odaklanıyor. Stoacılar, Montaigne, Spinoza gibi geçmiş zaman filozoflarından aldığı ilhamla sinirbilim ve psikoloji kaynaklı daha çağdaş düşünceleri bir araya getirerek şu sorulara karşılık arıyor: “Gittikçe daha kaotik ve öngörülemez hale gelen bir dünyada nasıl sakin, hatta mutlu kalmaya çalışabiliriz? İstikrarımızı, dengemizi bozan bir gerçekliğe mümkün olduğunca olumlu bir şekilde uyum sağlamak için kendimizi nasıl değiştirebilir veya bakış açımızı nasıl dönüştürebiliriz?”
KAYIP KÜTÜPHANELER – JAMES RAVEN
Bu öncü derleme, antik çağlardan günümüze büyük kitap koleksiyonlarının yok oluşunu incelerken, kütüphane kayıplarının yol açtığı entelektüel, siyasi ve kültürel sonuçları araştırıyor.
Mezopotamya ve İskenderiye’nin kaybolan ünlü kütüphanelerinden manastır ve kraliyet koleksiyonlarının dağıtılmasına, Nazilerin Yahudi kütüphanelerini yok etmesine ve yakın zamanda saldırı ve işgalin hedefindeki Tibet, Bosna ve Irak’ta kitapların yağmalanması ve yakılmasına kadar kütüphane tarihindeki en büyük felaketlerin ilk kez karşılaştırmalı olarak tartışıldığı Kayıp Kütüphaneler: İlk Çağdan Bugüne Büyük Kitap Koleksiyonlarının Yok Oluşu’nda, birçok önemli kütüphane zayiatının ve kültürel yıkımın yeniden değerlendirildiği on dört özgün makale yer alıyor.
“Kütüphanelerin birkaç bin yıldır oynadığı karmaşık rolün etraflıca düşünülmesi için bu çalışmanın ortaya koyduğu tepki öfkenin de ötesine geçiyor…”
—The Times Literary Supplement
“Kitaplara ve kütüphanelere ilgi duyan her okur, merak uyandıracak ve bilgilendirecek pek çok şeyi bu kitapta bulacaktır fakat dahası da var: Kitap, kütüphanelerin kaybı ve yok edilmesinin anlamı üzerine düşünmek için okura çok fazla alan sunuyor. Her bir bölümün bile aktardığı birçok ilgi çekici tema var. Kitap ve kütüphane kültürünün ve tarihinin tüm yönleriyle ele alındığı bu çalışma, ilgililere yürekten bir tavsiye niteliğinde.”
—Paul Sturges, Kütüphane Tarihçisi
BEYAZ GÖZYAŞLARI – HARI KUNZRU
Hari Kunzru’nun ırkçılık ve ayrımcılık gibi konulara ışık tutan romanı Beyaz Gözyaşları’nın merkezinde blues müziğe takıntılı olan ve keşfettikleri gizemli bir şarkıcının peşine düşen Seth ve Carter adlı iki genç ve hırslı müzisyenin hikâyesi yer alıyor. Onların atıldıkları gerilimli macera, nihayetinde Amerikan toplumunun sömürüyle yoğrulmuş karanlık tarafını ortaya çıkarıyor. Beyaz Gözyaşları müzik, bellek, tarih ve ırk arasındaki ilişkileri sorgulayan bir başyapıt olduğu gibi, Amerikan müziğinin gölgede kalan dâhilerine yazılmış bir aşk mektubu.
FİL – MARTIN SUTER
Schoch hayatı içkinin tesiri altında geçen bir evsizdir. Bir mağarada kalıyor, gününü Zürih sokaklarında geçiriyordur. Günlerden bir gün karşısında canlı, nefes alıp veren, küçücük ve ışıldayan pembe bir fil görür. Bunun bir halüsinasyon olduğunu düşünür önce ama hayır, küçük bir çocuk oyuncağına benzeyen bu canlı gerçekten bir fildir. Kendisinden başka birisinin sorumluluğunu uzun zamandır ilk defa üstlenen Schoch hayatının değişebileceğini düşünür. Fakat bu mucizevi canlının alengirli geçmişi bırakmayacaktır peşini. İsviçreli yazar Martin Suter’den Fil, genetik mühendisliği, bağımlılık, barınma sorunu, hayvan hakları ve yaşama umuduna dair dolambaçlı bir macera, muzip bir roman.
BU KİMİN HİKAYESİ? – REBECCA SOLNIT
Umutluyum, çünkü yoksulluğun nedenleri, iklim değişikliği gerçeği ya da kadınların eşitliği söz konusu olduğunda hakikati anlatan, bizim hikâyelerimiz. Umutluyum, çünkü bu hikâyeler daha fazla insanı bize katılmaya yüreklendiriyor.”
Günümüzde anlatılan hikâyelere son şeklini kimler verecek? İşte günümüzde bu önemli güce sahip olmak isteyenler arasında büyük bir mücadele hüküm sürüyor: Kadınlar, beyaz ya da heteroseksüel olmayan insanlar kendilerine ait olan başka başka hikâyeler anlatırken erkekler, özellikle de beyaz erkekler öteden beri anlatılan eski hikâyelere ve kendi merkezi konumlarına sıkı sıkıya tutunmaya çalışıyorlar. Bu Kimin Hikâyesi?’nde Rebecca Solnit, son yıllarda ortaya çıkan #MeToo, #BlackLivesMatter ve benzeri hareketleri tarihi bir perspektife oturturken, bu tür değişimlerin ortaya çıkması için cesaret ve kararlılık gösterenleri, karınca kararınca yapılan katkıların birikimsel etkilerini ele alarak bize umut dolu bir hikâye anlatıyor.
Bundan neredeyse yetmiş yıl önce Alabama’da otobüsteki yerinden kalkmayan Rosa Parks’ın bugünün aktivistlerinden Greta Thunberg’e ilham verebildiğine dikkat çeken Solnit, başarısızlığa mahkûm görülen cılız eylemlerin bile, yadsınamayacak bir hakkı savunuyorsa mutlaka bir sonuç doğuracağını söylüyor. Onun yazılarını okuyunca yürekleniyorsunuz, Solnit bizi gerçekçi hikâyelerle nasıl güçlendireceğini biliyor.
JACK SPARKS’IN SON GÜNLERİ – JASON ARNOPP
Jack Sparks bu kitabı yazarken öldü.
Gazeteci Jack Sparks’ın, yeni kitabı için doğaüstü güçleri ve uygulamaları araştırdığı bir sır değildi. Her türlü münakaşanın gediklisi olduğundan tanıklık ettiği bir şeytan çıkarma ayiniyle dalga geçerek şiddetli bir Twitter kasırgasının fitilini çoktan ateşlemişti.
Yapım sürecinde parmağı olmadığına yeminler ettiği fakat yine de onun YouTube hesabından paylaşılan, insanın kanını donduran, kırk saniyelik bir kayıtın peşinden koşarken Jack’in Zippo’suyla aydınlatmaya çalıştığı bu sır kocaman bir yangına dönüştü.
Sonraki günlerde Jack’in başına ne geldiğini kimse bilmiyordu…
ŞİMDİYE KADAR.
Dünya çapında ilgi gören TV dizisi Doktor Who’nun senaristlerinden Jason Arnopp, bu ilk romanında, okuru mizah ile korkuyu ustaca birleştiren sürükleyici bir hikâyenin içine çekiyor.