Haftanın Kİtaplığı – 27 Kasım 2022

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

TABLODAKİ KADIN / SANAT TARİHİNİN KİTAP TUTKUNU KADINLARI – ASUMAN KAFAOĞLU BÜKE

Sanat tarihinin kitap tutkunu kadınları “Tablodaki Kadın”da buluştu |  edebiyathaber.net

Yazar ve eleştirmen Asuman Kafaoğlu-BükeEpsilon’dan çıkan yeni kitabı Tablodaki Kadın – Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları’nda kadının okuma serüveninin izini sürüyor.

Geçmişte toplumsal yaşama katılmaları engellenen kadınların ancak kitaplar sayesinde dünyayı keşfedebildiğini ifade eden Asuman Kafaoğlu-Büke, ele aldığı tablolarda kitap okurken resmedilen kadınların hikâyelerini anlatıyor.

Tablodaki Kadın, “okuyan kadın” resimleri üzerinden sanatın, kitabın ve nihayetinde kadının zaman içinde nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.

DELİCE COŞKUN / SYLVIA PLATH HAKKINDA BİR ROMAN – ELIN CULLHED

Kendi elleriyle son verdiği kısa hayatına rağmen edebiyat tarihinde eşsiz bir yeri olan ve 20. yüzyılın en önemli psikolojik romanlarından Sırça Fanus’a imza atan Sylvia Plath, bu kurgusal otobiyografide kendisi bir psikolojik romanın kahramanı olarak karşımıza çıkıyor. Yazarın hayatının son bir yılını konu eden
Delice Coşkun, Plath’in kocası Ted Hughes ile giderek sorunlu bir hal alan tutkulu ilişkisini, “yazmak”la ilgili açmazlarını, kendi annesiyle çözemediklerini, hayatın sıradan dertlerinin yarattığı sıkıntıları, iki küçük çocuğun annesi olarak yaşadığı duygusal iniş çıkışları son derece ayrıntılı ve inandırıcı bir zihin akışıyla anlatıyor.
Delice Coşkun 2021’de İsveç’in en önemli edebiyat ödülü olan August Ödülü’nü kazandı.
“Culhed, Plath’ı son derecede iyi canlandırıyor. Plath’in içsel benliği -yazılarında dolaysız, özgür ve dürüst oluşu- ile dünyaya gösterdiği dış görünüş arasındaki çelişkiyi ortaya çıkarıyor.” Norrbottens Kuriren
“Delice Coşkun okumamdan bana kalan, Cullhead’in depresyon ile neşe, kendini imha ile kibir arasındaki psikolojik çekişmeyi nasıl tasvir ettiği. Biri diğerini dışarıda bırakmıyor; bilakis birbirlerini büyütüyorlar.” Aftonbladet
“Sırça Fanus’u ve Sylvia’nın şiirlerini okuyanlar için Elin Cullhed’in, kahramanının düşünme ve hissetme biçimine ne kadar bağlı olduğu gayet açık. Elin Cullhed’in kurgusal kişisi de gerçek Sylvia gibi, duygusal hayatıyla bütünleşen rasyonel ve eleştirel, keskin bir zekaya sahip; gerçekçilikle hayal gücü arasında, umutla çaresizlik arasında, güven ve ihanet arasında sürekli salınan dipsiz bir kırılganlık.” Alba

DUL – JOSÉ SARAMAGO

José Saramago’nun yazarlık serüveninin başladığı kitap Dul. Saramago’nun henüz 25 yaşındayken kaleme aldığı ilk romanı, 1947’de Günah Diyarı adıyla yayımlanmıştı. Ancak yazarın çok içine sinmeden gerçekleşen bu isim değişikliği yüzünden kenarda tuttuğu romanı, yıllar sonra “asıl adıyla” yeniden okuruyla buluşuyor. Bugün Nobel ödüllü bir yazar olarak eserlerini okuduğumuz José Saramago’nun bütün acemiliklerden uzak, ancak alıştığımızın dışında “klasik” üslupla kaleme aldığı Dul’da, daha sonraki eserlerinde karşımıza çıkacak birçok unsurun şifrelerini de göreceksiniz.

Yazarın doğumunun yüzüncü yılı vesilesiyle Portekizce dışında dillerde ilk defa yayımlanan Dul, dünyaca ünlü bir ustanın kaleminden yıllarca yeniden okunmayı bekleyen gizli bir hazine.

ALESTA – BATUHAN AŞIKTOPRAK

Gündeliğin konforunu terk edip risk almanın, geleneğin dışına adım atmanın birbirine bağlı pek çok koşula bağlı olduğunu başarılı üslubuyla gösteren Alesta alt-orta sınıf bir çekirdek ailenin olduğu kadar çareyi ülkenin bunaltıcı atmosferinden kaçmakta bulan gençlerin, cinsiyet kimliklerine mühürlenen önyargıların, “insandışı hayvan”larla kurduğumuz ilişkilerin, içinden geçtiğimiz Türkiye hakikatlerinin de romanı. Aşıktoprak, bakışını mizantrop sayılabilecek başkarakterinde odaklarken; mültecilerin, transların, işçilerin deneyimlerini, yükselen ekonomik kriz karşısında geliştirilen hamasi söylemleri ve daha iyi bir yaşamı kurmaktaki ısrarın imkânlarını da işaretliyor.

MUTEDİL DALGALI – ÖMÜR İKLİM DEMİR

“Üzüntüyle başını cama dayayacak, herkes bir şekilde, diye düşünecek, herkes bir şekilde, bir yerlerde, bir karenin içinde yok oluyor işte. Bir mezarın, dört duvarın ya da bir sayfanın içinde…”

Ömür İklim Demir, önceki kitaplarında ulaştığı özgün dilin sınırlarını Mutedil Dalgalı’da daha da genişletiyor. Çok sesli, çok katmanlı hikâyelerin peşine düşen yazar, her katmanıyla derinleşen, şiirsel bir anlatının kapılarını açıyor okura. Nihayetinde, dilin ve biçimin ustalıkla örtüştüğü, incelikle kurgulanmış on dört öyküyle çıkıyor karşımıza. Bazen kendinden taşıyor anlattığı hikâye, bazen kendi içine gömülüyor ve de nereye giderse gitsin, okuyanı da hep yanında götürüyor.

Her öyküde dalgalanıyor hayatlar, geçmişle geleceğin, olmuşla olmamışın arasında. Her öyküde biraz daha ölüyor ve biraz daha yaşıyor her karakter. Bunlarla dönüyor dünya, devasa bir sarmalın içinde; bunlarla dönüyor sandalyeler, ruhlar, kelimeler, karasinekler, eski ceketler, oyuncak ayılar, çalakalem notlar, tuhaf aynalar ve bütün o taşınamayan sırlar. Çıkışa doğru ışık azalıyor, oksijen azalıyor, sesler azalıyor; yan yana üç nokta kalıyor hepsinden geriye, koca bir sessizliğin devamı gibi. Varla yok arasında, yan yana üç nokta.

ROMAN – FALİH RIFKI ATAY

 “Örneğini bildiğimiz roman değil, hiçbir örneğe uymayan benim ROMAN’ım bile böyle bitmemeliydi.

Bu satırları yazarken sonbahar, odamın karşısındaki ağaçların yapraklarını sarartıyor; ufak dallarını kırıyor. Rüzgâr, Marmara bulutlarını, sual işaretinin başı gibi, kıvıra kıvıra palamut leşi kokan Haliç’e doğru atıyor.

Palamut ölüsünden, Balat’tan açık havaya, serine, yükseğe; sağanakla güreşe, fırtına ile yarışa, uçsuz bucaksız stepe, derin ormana, yaylanın donmuş gözyaşlarına benzeyen buz birikintilerine, bir kül ve ateş kaosu içinde yaradılış esrarlarını arayan Anadolu’ya çıkınız.”

“Falih Rıfkı Atay’ın sürükleyici, zengin muhtevalı, zıt görünüm ve olaylara dayanarak tezlerini savunan bir üslubu vardır.”

Prof. Dr. İlber ORTAYLI

What's your reaction?