Bazı İnsanlar Neden Daha Ürkütücüdür?
Bazı insanların tüyler ürpertici olması için sizinle uzun süren bir göz kontağı kurması yeterlidir.
Peki, neden bazı insanlar diğerlerine göre daha ürkütücüdür?
Kısa bir süre önce, sosyal psikolog Francis McAndrew, 1300’den fazla kişinin katılımıyla online bir anket yaptı ve sonuçlarını New Ideas in Psychology dergisinde yayınlandığı bu çalışmasında şunları yazdı;
“Geniş bir kültürel yelpazeden insanlarla konuşmalarda sorguladığımız bireyler, bizim sormak istediğimiz şeyi hemen anladı ve bazı bireyleri ürpertici yapan şeyler hakkında büyük ölçüde ortak bir fikre vardı. Bu nedenle, bu durumun insanın gündelik sosyal yaşamı içindeki yaygınlaşması göz önüne alındığında, şaşırtıcı olan bunu hiç kimsenin bilimsel bir şekilde ele almamasıdır.”
McAndrew, yardımcı yazarı Sara Koehnle ile birlikte, 44 başlıkta 1341 insanın katıldığı bir anket yayınladı. Her konu, katılımcıların hepsinin ürkütücü biriyle karşılaştığı hipotezi üzerine kuruldu. Sorular, ürkütücü bir karşılaşma olarak tescil edilen kısımları anlamaya yönelikti.
Onları ürkütücü yapan;
Görünümleri miydi?
Belirgin dürtüleri mi?
Vücut dilleri mi?
Ekibin bulguları tüyler ürpertici bir dizi etkeni işaret etti. Yağlı saçlı, uzun parmaklı, solgun tenli ya da asimetrik gülüşlü insanlar ürkütücü olarak kabul ediliyordu. Eğer kişi çok yüksek sesle ya da aniden gülüyorsa ve dudaklarını çok fazla yalıyorsa ürkütücüydü. Ekibin çalışmasına göre, erkekler kadınlara oranla daha ürkütücü olarak değerlendiriliyor, tehlike ile bazı korelasyonlar gösterebiliyordu. Yine, çalışmada bazı ürkütücü meslekler – palyaço, taksidermist, seks shop sahibi gibi – illa tehlike yaratacak unsurlar olarak görülmedi. Onlar sıklıkla “bir şekilde sadece rahatsız edici” olarak nitelendirildi.
Genelde, ürkütücü olmak, bazı sosyal komutlardan, konuşma ya da davranışlardan sapan insanların yarattığı bir sonuçtu. Onların eylemleri kafa karıştırıcı olduğundan rahatsız edici bulunuyordu.
Discover’a konuşan McAndrew konuyu şöyle ifade ediyor; “Eğer biri, ne zaman gülmesi ve biriyle konuşurken ne kadar yakın olması gerektiği ya da nasıl göz kontağına gireceği gibi sosyal iletişimin basit kurallarını anlamıyorsa, bana tehlikeli gelecek başka neleri anlamamış olabilir?” Korkunçluk hala özneldir ancak, hangi McAndrew’un notları konuyu bir çerçeve içine sokuyor.
İnsanlar çocukluklarında değişik tecrübeler edinebilirler, mesela, bu tecrübeler, büyüdüklerinde diğerlerinin davranışlarını algılamayı negatif anlamda etkileyebilir. Ankette ayrıca, insanların varsayılan ürkütücülüğü için altta yatan herhangi bir mekanizma yer almaz. Katılımcılar çoğunlukta ürkütücülüğün çaresi olmadığını kabul etti ve yalnızca insanların %8,6’sı ürpertici insanların ürpertici olduklarını bildiğine inandığını söyledi. Araştırmacılar, onların perili evler gibi herhangi ortak noktaları olup olmadığını didikleyip görmek için, bazı yerlerdeki korkunçları inceleyerek, çalışmalarında onları takip etmek istediklerini söylüyor. Belki de bizi sosyal açıdan rahatsız eden aynı şeyler de gece karşımıza çıkan şeylere dönüşür.
Araştırmacılar, herhangi bir yaygın tehdidi kışkırtarak ortaya çıkarabilecekler mi diye görmek için, perili evler gibi belirli yerlerin ürkütücülüğünü inceleyerek, çalışmalarına devam edebileceklerini belirtiyor.
Belki de, sosyal olarak da bizi rahatsız eden şeyleri gece ortaya çıkan korkunç şeylere dönüştürüyoruz.