Yolu İstanbul’dan Geçen Bir Gezgin: Katarzyna Zwolak
Polonya’dan bisiklet yolcusu Katarzyna Zwolak, herkes gibi kariyerine devam eden genç bir kadındı ve her şeyi belli bir perspektifte gördüğü sıradan bir yaşantı sürüyordu. Sevdiği mükemmel bir işi, ilgilendiği aktiviteleri, bir arkadaş çevresi ve güzel bir dairesi vardı. Ama Zwolak her şeyi olduğu gibi kabul eden insanlardan değildi ve bunun doğal sonucu olarak aklına bir kurt düşüverdi.
Kendine, “Bu noktadan bakınca hayatım nasıl gidiyor? Böyle mi yaşamak istiyorum?” gibi sorular sorduğundan bunun cevabının net bir “Hayır” olduğu gördü.
Bu noktadan itibaren ki bu bir yıldan biraz daha fazla süreye tekabül ediyor, bütün hayatını değiştirdi. Önce kısa bir süreliğine Kudüs’e taşındı, Filistin ve Ürdün üzerinden seyahat ederek Avusturya’da bir mülteci merkezinde gönüllü oldu ve şimdi de bisikletle İstanbul üzerinden Balkanlara gidiyor.
“Gitmeyi hep istedim. Sonunda, seyahate başlamak için asla mükemmel bir anın olmadığını fark ettim. Karar vermek çok zor bir şey. Bir gezgin olmak havalı görünüyor, cazip bir yaşam tarzı, aynı zamanda son yıllardaki deneyimlerimden birçok kişinin bunu denemeye hazır olmadığını söylemeye cüret edebilirim.”
Ortadoğu’da geçirdiği üç ayın ardından, hayatının yepyeni bir bölümüne başlamak için verdiği kararın ilk adımını attığında, bir uçakta oturuyor ve Varşova’ya uçuyordu. Bir sonraki hamlesinin bisikletle seyahat olduğunu bilerek…
Seçtiği yön, Fas’a yakın, Avrupa kıyılarındaki Cebelitarık ve Zwolak’ın hep ziyaret etmek istediği Chefchaouen şehri oldu. Ancak bu bile değişebilirdi.
“Ben sadece 9-5 çalıştığım ofis işime geri dönmek istemediğimi biliyordum. Xavier Rudd ve onun şarkısı Follow the Sun’ı tekrar ediyordum, aynı şarkıyı birkaç saat dinledim ve sonunda aklıma bir fikir geldi: Bisikletimin yönünü İstanbul’a çevirecektim, Doğuya, güneşe doğru, bu yüzden Cebelitarık zamanı değil, dedim.”
Sonunda bir şekilde fikrini değiştirdi ve Balkanları keşfetmek için İstanbul’a doğru bisikletini sürdü, bir destek projesi yarattı ve kendi organizasyonunu yapmaya başladı. Çağrı kampanyası hedefine ulaştığında, babasının 15 yıllık eski bisikletini ödünç alarak ona Peggy ismini verdi ve yolculuğunun startını verdi.
“Bazı insanlar benim rotam hakkında sorular sordu – Bu yüzden bir tane yapmak zorunda kaldım. Bu onu takip ettiğim anlamına gelmiyor. Örneğin, Hırvatistan’a gitmeye karar verdim çünkü hava raporlara bana orada fazla yağmur olmadığını söylüyor. Ben sadece bisikletten ve yeni insanlarla tanışmaktan zevk alıyorum. Çok fazla perspektif ve para olmamasına rağmen bu deneyim muazzam.”
Zwolak’ın bisiklet hikâyesi ile ilgili en ilginç şeylerde biri, yolculuğuna Eylül ayında başlaması ve yolunun büyük bir bölümünün kış mevsiminde geçeceğinin fakında olmasıydı.
Zwolak bu konuyla ilgili şunları söylüyor; “Hala cesaretim varken başlamak istedim. Bilirsiniz. Slovenya’da durduğum sırada iki oduncuyla görüştüm. Onlardan biri kışın bisiklet sürmemden ‘Herkes yazın bisiklet sürebilir,” sonucunu çıkardı. Getirdiği açıklama basit ve çok doğruydu. Gerçekten önemli olan şey nihai hedefe ulaşmak değil, seyahat deneyimidir. Sezon benim için önemli değildi, asıl mesele cesaret edebilmemdi.”
Bir sürü insanın ona sormak istediği başka bir soru;
“Korkmuyor musun?”
Zwolak bu soruyu ilginç buluyor.
“Herkes tecavüze uğramaktan korkup sormadığını soruyor. Ya da soyulmaktan. Ya da bir kazadan. Her neyse. İnsanların dile getirmeye zorlandığı korkuları vardır. Ben cahil olmak istemiyorum, bu şeyler oluyor, ama senin bilinçli olmaya ve bunları engellemeyi denemek için düşünmeye ihtiyacın var.”
“İnsanlar konforlu alanlarında eğleniyor, harici bir yapı tarafından düzenlenen hayatlarını yaşıyor, kilise ya da iş gibi. – Seçimini yapmalısın, ama bir çerçeve içinde. Özgürce yaşamanın zorlukları var. Ben bu gibi bir yükümlülüğüne kadar süreceğini bilmiyorum.”
“Şimdiye kadar hayatım hiç böyle uzun gelmemişti ve gerçekten Polonya’ya döndüğümde ne olacağını bilmiyorum.”