5R – Tom Robbins’in Okunması Gereken 5 Romanı
Tom Robbins, “Oyunculuk, uçarılık değil bilgeliktir” görüşünü ön plana çıkarıp çılgınlık derecesinde oyuncul romanlar yazmakta. Edepsiz kelime oyunları, alakasız sonuçlar, zıtlık içeren ifadeler, ara sözler belli başlı özellikleri olan Robbins romanlarını oya gibi işleyerek okuyucuyu şaşırtıyor.
Robbins, 1954 yılında Washington’da gazetecilik öğrenimi görürken disiplin sorunları nedeniyle üniversite öğrenci birliğindeki görevinden alınınca okulu terk edip otostop yaparak zamanını geçirdi ve şiir yazmaya başladı. 1957’de askerlik için çağrılınca iki yıl Kore’de kaldı. 1960 yılında Sanat okumaya başlayan Robbins, üniversite gazetesinde editörlük yaptı. Uzak Doğu Çalışmaları üzerine yüksek lisans yapan yazar, ilk romanı olan Dur Bir Mola Ver’i 1971’de yayınladı.
Romanlarındaki büyülü betimlemeleri ile bir nevi büyüklere masal anlatan Tom Robbins’in okunması gereken 5 romanı;
1 – Parfümün Dansı
Tom Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeye ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel/tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi. Batı’dan Doğu’ya, oradan da Yeni Dünya’ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan’dır. Pan’ın en yakın arkadaşları ise, “insanın kalbiyle yaşamasını” savunan kendi kendinin kralı Alobar ve Kama-Sutra’yı bütün incelikleriyle bilen koku bilgesi Kudra’dır. Bugün Pan’ın, Alobar’ın ve Kudra’nın izleyicileri günahlarından pişman olmayan günahkârlar, inançsızlar, şehvetli kadınlar, müzisyenler, âşıklar, asiler, şairler ve delilerdir.
2 – Dur Bir Mola Ver
Tom Robbins, insanın acı çekmesini, özgür ve mutlu olamamasını doğadan kopmasına, kazanma hırsı, kaybetme kaygısı ve ölüm korkusu gibi “doğa dışı” gerginlikler edinmesine bağlıyor. Emir, sansür, ödül ve ceza ile sistemi ayakta tutan politikacıların, askerlerin ve din adamlarının doğadan, dolayısıyla hayattan korktuklarını belirtiyor. En istikrarlı toplumların polis devletleri olduğunu, doğanın ve hayatın istikrarlı olmadığını, istikrarın doğal olmadığını vurgulayarak dinin Cennet ödülü ve Cehennem cezası ile istikrarı sağlamaya çalıştığına dikkat çekiyor.
Çingene ruhlu Amanda ile davulcu ve heykeltıraş Ziller başka bir hayat yaşamaya karar verirler. Yol kenarında bin bir çeşit insanın uğrayıp mola verdiği sosis ve sebze/meyve suyu satılan, bale kıyafeti giymiş pirelerin gösteri yaptığı, çeçe sineği ve zehirsiz yılanların sergilendiği bir dinlenme tesisi açarlar. Bütün yolculuklarını kaynağa doğru yapan, yaratılıştaki ritimle müzikteki ritmi bağdaştıran Ziller ise yabani, yarı çıplak, sessizce ortalıkta dolanır… Tarihi Batı kültüründen çok daha eski olan Hint, Tibet, Afrika kültürleri ile pagan dünyayı hatırlayarak yaşarlar…
3 – Ağaçkakan
Bir Camel paketine bakarak neler söyleyebilirsiniz? Âşık değilseniz, o da her nesne kadar anlamsızdır. Ama, “azılı” bir bombacı aklınızı başınızdan almışsa ve aylarca Camel paketi dışında hiçbir şey “okumamışsanız”, siz de Prenses Leigh-Cheri gibi kâinatın sırlarını çözebilirsiniz belki.
Tahttan sürülmüş bir kraliyet ailesinin Prenses kızı ile göğsüne bantlanmış dinamit lokumlarıyla dolaşan meşhur bombacı Bernard, nam-ı diğer Ağaçkakan, Hawaii’de karşılaşırlar. Ağaçkakan bir kanun kaçağıdır ama sıradan bir suçlu değildir, şerefli bir davası ve saygı değer bir felsefesi vardır. Prenses ise seksin “arsız” çağrısına doğru dört nala koşturan soylu vücudunu ıslah etmeye karar vermiştir. Yüksek toplumsal ve çevresel duyarlılığı Ağaçkakan’ın romantik bireyciliğine toslayınca, Prenses bambaşka bir davanın peşinden koşmaya başlayacaktır: Aşk…
4 – Villa Meçhul
Uzakdoğu mitolojisinin renkli simalarından, kocaman göbeği ve genital organları olan, kılıktan kılığa girerek kadınları ayartan yarı tanrı, yarı hayvan Tanuki; Asya kökenli, Tanuki’nin kanından olduğu rivayet edilen, Lisa Ko adlı, güzeller güzeli bir gösteri sanatçısı; Vietnam Savaşı’nın ardından isteyerek kendilerini “kayıp” eden ve Laos’un derinliklerinde eski bir Fransız villasını mesken tutan üç Amerikan askeri başta olmak üzere, renkli karakterler en inanılmaz, en şaşırtıcı ve en çekici yönleriyle Villa Meçhul’de boy gösteriyor.
Kahramanlarımızdan üç kafadar asker geçimlerini sağlamak, cariyelerini beslemek ve yardım faaliyetlerini yürütmek için uyuşturucu imal edip pazarlamaktadır. Ancak içlerinden birinin rahip kılığında vücuduna sardığı uyuşturucu paketleriyle havaalanında yakalanması üzerine bütün dengeler alt üst olur. CIA’nin, kayıp asker ailelerinin, yerel polisin ve daha birçok unsurun devreye girmesiyle olaylar hızla gelişir…
5 – Bira
Bir varmış bir yokmuş, tam da şimdiki zaman içinde, bir gezegen varmış ve bu gezegende yaşayan canlı türü, insan denen iki ayaklı varlık her yıl yüz otuz beş milyar litre bira tüketiyormuş. Bu azgın tüketim ürününün renginden, kabarcığından, köpüğünden, geğirtisinden, kısacası huyundan ve suyundan etkilenenler arasında zeki mi zeki bir kız çocuğu ile bu kızın şaşkın annesi, duyarsız babası ve çılgın amcası da yer alıyormuş. Zeki ve cesur yürek bir ufaklık ile kızıl saçlı Bira Perisi’nin eşliğinde gerçekleşen bu yolculukta, kimilerine at sidiğini andıran kimilerine göreyse altın sarısı rengiyle insanı baştan çıkaran bu sıvının tüm sırlarına vakıf oluyorsunuz.