5R – Ocak Ayı Okuma Önerileri

Her gün kitabevi raflarına giren sayısız kitap arasında seçim yapabilmek giderek zorlaşıyor.  Bu durumda kısa listeler kimi zaman yönlendiriyor olsa da bazen de işe yarıyor. Biz de her ay olduğu gibi Ocak ayını da boş geçmedik ve 5 kitaplık kısa listemizi hazırladık. İyi okumalar.

Kalenderiye

Gürsel Korat , YAPI KREDİ YAYINLARI

Kalenderiye

“zamanı bildirir ama bildiren zamandır”
“İnsan eski zamana düş kapısından geçip giriyor. O gece, düşüm bana bir kapı açtı, geçmişte kalan ve bilmediğim bir zamana işte ben oradan girdim.”
Zaman Yeli ve Güvercine Ağıt kitaplarından sonra Kalenderiye Gürsel Korat’ın Kapadokya konulu romanlarının üçüncüsü. 14. ve 16. yüzyıllarda geçen kitapta, İtalya’da Taranto limanında ve Matera manastırlarında, Kayseri’de kale burçlarında dolaşırken üç adamı; Mazzone’yi, Yusuf Pîr’i ve Bahri Paşa’yı tanırız. Sonra Kapadokya yollarında hanlarda konaklarız. Martana, Sâre ve Perizad gibi etkileyici kadın kahramanlarla tanışırız. Hele Perizad, belleklerden silinmeyecek bir iz bırakır. “…çünkü aşkta başkalarının hayatını çalmaktan başka bir şey yoktur.”
2009’da Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü’nü alan bu roman zamanı, ölümü, aşkı ve aidiyeti, insanın zaaflarını, arayışlarını anlatırken hayat ve inanç üzerine katmer katmer açılan bir sorgulamanın eşiğine bırakır bizi… Gerisi mi? Ya zamandır, ya yalan…

“Dur. Ölüm meleğinin insan kılığında geldiğini bilirim ama senin kim olduğunu şaşıracak kadar bunamış değilim. Şunu söylüyorum: Senin gelişin, zamanın nasıl bir şey olduğunu gösterdi bana. Zaman, akıldaki boşluktur. Şimdi senin aklındaki zamana sesleniyorum: Benim sende kalan tek hayalimin manastıra kapılanmış bu halim olmasını istiyorum. Hemen git. Babanı ölmüş görmemelisin. Çünkü ölümümü görürsen, böyle bir sona tanık olursan, bu, senin içindeki zamanın derinliğine son verir. Bana ölürken sensiz, sana yaşarken bensiz bir son hayali gerekir. Çünkü ölümümü görürsen…” (tanıtım bülteninden)

Selanik, Duvarın Yıkılışından Sonraki Bir Yaz Günü

Elettra Stamboulis, İSTOS

Selanik, namı diğer Küçük Kudüs, Balkanlardaki çokkültürlü ve çok çetrefilli hayatın/tarihin simge mekânlarından biridir. Bugün değişik ülkelere yayılmış pek çok insanın aile hafızasında bambaşka resimlerle kendine hâlâ yer bulabilmesi onun hem sonsuzca doğurgan hem de iğdiş edilmiş doğasının somut bir göstergesidir.

Küçük Kudüs-Selanik, Duvarın Yıkılışından Sonraki Bir Yaz Günü işte tam da bu bellek ya da unutuşa dair bir grafik roman. Kesintili ve yoğun çizgileri içinde okuyucuyu Selanik’in modern tarihi içinde bir aile hikâyesini takip etmeye ve bizzat kendi hikâyemiz içinde Selanik’in yerini bulmaya davet eden kışkırtıcı bir anlatı.

Küçük Kudüs, Elettra Stamboulis’in içinde yaşadığı coğrafyayı takip eden ve tartışan hikâyeciliği ve Angelo Mennillo’nun yenilikçi ve aykırı çizgileriyle İtalyanca ve Yunancadan sonra gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bir edisyonla şimdi Türkçede.

Küçük Kudüs sayesinde hiç görmediğim Selanik hakkında gerçek bir izlenimim oluşmaya başladı. … Bu kitaptaki insan hikâyeleriyle örülmüş bir şehir anlatısı. İşin güzelliği, çizgi roman bu tür anlatılara çok yakışıyor.
Cem Dinlenmiş,  Küçük Kudüs’e Önsöz (tanıtım bülteninden)

 

Leonard Cohen’in Hayatı – I’m Your Man

Kara Plak

Leonard Cohen ilk şiir kitabı yayımlandığında sadece 22 yaşındaydı; ilk albümünü ise tam 33 yaşında çıkardı ve 82 yaşına kadar üretmeye devam etti. İnançlı bir Yahudi’ydi, iflah olmaz bir çapkındı, beş yılını bir manastırda geçiren bir Budist keşişiydi. Montreal’de, Los Angeles’ta, Londra’da, Ege denizindeki Hydra adasında, Hindistan’da, New York’ta yaşamış bir dünya vatandaşıydı; vatansızdı ama hep Kanadalıydı. I’m Your Man, Cohen’in bu yönleriyle beraber pek bilinmeyen hikâyelerini de ayrıntılarıyla anlatıyor: Küba’yı, Scientology’yi, at sırtında sahneye çıktığı Fransa konserini…Sylvie Simmons’ın hazırladığı bu kapsamlı biyografi, Cohen’in kitaplarını okumuş, albümlerini dinlemiş, konserini izlemiş şanslı kesimdenseniz sizi eski bir dostla buluşturacak. Henüz onunla tanışmadıysanız, çok yakın bir dost edineceksiniz. Kibar bir adam o, eskilerin tavrına sahip ve zarif… Eğilerek selam veriyor tanışırken, ayağa kalkıyor sizi geçirirken. Rahatınıza özen gösteriyor ama hiç dem vurmuyor kendi rahatsızlığından. Muammalı bir şeyler var konuşma tarzında; şarkı söylerken olduğu gibi. Mahrem bir sırrı ifşa ediyor sanki. Sade bir adam; hiçbir aşırılığı yok. Derli toplu. “Üniforma giyse zorlanmaz,” diye düşünüyor insan. Şu an takım elbise var üstünde. Koyu renkli, ince çizgili ve kruvaze. Terzi elinden çıkma değil de hazır giyimse bile, hiç öyle durmuyor.

İnsan Vücudu Tiyatrosu

Maris Wicks, Domingo Yayınevi


“Tatlım,” diyor Leonard, “takım elbiseyle doğmuşum ben.”
(Tanıtım Bülteninden)

İnsan Vücudu Tiyatrosu’na hoş geldiniz. İnsan biyolojisine yapacağınız bu büyüleyici yolculuğun her aşamasında size ben eşlik edeceğim. Önce sahneye bir iskelet olarak çıkacağım ve her bölümde kostümüme yeni bir katman eklenecek, ta ki vücudum tamamen oluşana kadar. Bu anatomik yolculukta konunun kalbine (hatta midesine, damarlarına, hücrelerine, kemiklerine, beynine) kadar ineceğiz. Oyunumuz eğlenceli, hatta o kadar eğlenceli ki bedenimiz hakkında bunca şeyi ne ara öğrendiğinize şaşıracaksınız. İnsan Vücudu Tiyatrosu, çocukların (ve yetişkinlerin) vücudumuzun işleyişini derinlemesine ve keyif alarak öğrenebilmesi için harika bir kaynak.
(Tanıtım Bülteninden)

Köye Yazar Geldi

Koray Avcı Çakman, Can yayınları

 Yazar neye benzer?”

Keçibuldu Köyü’nde yaşayan, akıllı mı akıllı, meraklı mı meraklı bir çocuk Halil. Öyle ki, en yakın arkadaşları kitapları… Bir gün hayatı değişiyor Halil’in: Tepedeki ahşap eve taşınan “yabancı”, o ve arkadaşı Ömer için unutulmaz bir dostluğun kapısını aralarken, Keçibuldu’nun hayranlık verici doğasında ve güzel insanlarında vücut bulan “ilham perisi”nin de adresini veriyor.
(Tanıtım Bülteninden)

What's your reaction?