5R – Ağustos Ayı Okuma önerileri 2
Her gün kitabevi raflarına giren sayısız kitap arasında seçim yapabilmek giderek zorlaşıyor. Bu durumda kısa listeler kimi zaman yönlendiriyor olsa da bazen de işe yarıyor. Biz de her ay olduğu gibi Ağustos ayını da boş geçmedik ve ikinci 5 kitaplık kısa listemizi hazırladık. İyi okumalar.
6.27 Treni – Jean-Paul Didierlaurent – Can yayınları
Fransız yazar Jean-Paul Didierlaurent’ın yayımlandığı yıl bir edebiyat fenomeni olarak kabul edilen ilk romanı 6.27 Treni, Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.
36 yaşındaki Guylain Vignolles kâğıt geri dönüşüm fabrikasındaki işinden nefret eden yalnız ve mutsuz bir adamdır. Hayatı, sıkça sohbet ettiği küçük kırmızı balığıyla birlikte yaşadığı ev ve çalıştığı fabrika arasında geçer. Görevi, kitapları paramparça eden korkunç makine Zerstor 500’ü kullanmaktır. Çalıştığı işletmede iki dostu vardır, biri ürkünç makinenin ayaklarını yediği Guiseppe, diğeri ise sadece aleksandrin hece vezniyle kurduğu cümlelerle konuşan bekçi Yvon Grimbert. Kitapları yok etmekten duyduğu vicdan azabından kurtulmanın yolunu her gün bindiği banliyö treninde, Şey’den söküp aldığı birbirinden bağımsız kitap sayfalarını yüksek sesle okumakta bulan Guylain, tekdüze hayatının akışının vagonda bulduğu o akıllı bellekle birlikte değişeceği umuduna kapılır. Minik aletin içindeki metinlerin yazarının peşine düşen bu umutsuz, şehirli adamın küçük hayatı büyük bir dönemecin eşiğindedir artık.
William Golding’in Deniz Üçlemesi’nin son kitabı “Aşağıdaki Yangın”
Sel Yayıncılık tarafından yayına hazırlanan Nobel Ödüllü yazar William Golding’in Deniz Üçlemesi’nin son kitabı olan “Aşağıdaki Yangın” Banu Tellioğlu Altuğ çevirisiyle ağustos ayı itibarıyla okurla buluşturuldu. Yazara Booker Ödülü’nü kazandıran, serinin ilk kitabı “Geçiş Ayinleri” haziran ayında, ikinci kitap “Yan Yana” ise temmuz ayında raflarda yerini almıştı.
19. yüzyıl İngiltere’sinde yaşayan her kesimden insanın, adeta toplum yapısının bir prototipini oluşturacak şekilde bir araya geldiği bir gemi yaratan Golding, üçlemede demokrasi, özgürlük, kolonileşme, din, ahlak, bürokrasideki yozlaşma, aristokrasi, milliyetçilik gibi kavramları tartışıyor. Bununla birlikte yazar dönemin entelektüellerinin edebiyat ve bilime yaklaşımlarına da değiniyor.
Üç kitap boyunca vaftiz babasının torpiliyle resmi bir göreve yerleştirilen Edmund Talbot karakterinin İngiliz sosyal ve sınıfsal yapısına has özelliklerin, güvertenin tümüne ve kamaralara sızdırıldığı bir klostrofobik gemiyle çıktığı macerasına tanık oluyoruz.
Üçlemenin ilk kitabında insanın karanlık yönleri kutsalı parodileştiren harika bir kurguyla işleniyor. İkinci kitap ise sizleri düşmanlığın, ölüm korkusunun, deliliğin ve aşkın sardığı gizemli ve sarsıcı bir deneyime davet ediyor. Son kitap ise belki de tarihin en uzun deniz yolculuklarından birinin nasıl sona erdiğini anlatıyor okuyucuya ve aynı zamanda Golding’in kıvrak zekasıyla birlikte derinlikli bir mizahla toplum eleştirisi yapıyor.
Melih Cevdet Anday’ın Tüm Yazıları Bir Arada: ‘Suçumuz Edebiyat’
Hazırlayan:Yalçın Armağan, Everest Yayınları
-Çık benim şair tabiatım, çık orta yere-
Büyük Garip şairi Melih Cevdet Anday’ın 1939-1996 yılları arasında çoğu gazetede yayımlanmış tüm denemeleri, tek bir kitap halinde Everest Yayınları’ndan çıktı!
Daha evvel yine Melih Cevdet üzerine çalışmış ve derlemeler yapmış Dr. Yalçın Armağan tarafından hazırlanan kitap Anday’ın bir kısmı dergilerde kalmış, bir kısmı farklı deneme kitaplarına dağılmış edebiyat hakkındaki tüm yazılarını bir araya getiriyor. Böylece şairin edebiyata dair tüm fikirlerini tek elden bulabileceğimiz muhteşem bir kaynak ortaya çıkmış oluyor.
Kitap adeta Melih Cevdet’in edebiyat güncesi gibi. Döneminin sanat tartışmalarını, olaylarını, yazarlarını ve kitaplarını anlattığı tüm yazılar Anday’ın kendine özgü bakış açısıyla kaleme aldığı denemelerden oluşuyor. Anday, bu yazılarda edebiyatı estetik perspektiften ele almanın yanı sıra estetiğin toplumsal zeminini de tartışıyor.
Çoğunluğu gazetelerde yayımlanan bu yazılar köşe yazısı dediğimiz türün epey dışında kalıyor ve epeyce geniş bir yaklaşımla edebiyat kuramından güncel edebiyata kadar birçok soruya cevap arıyor.
Türk edebiyatının en popüler tartışma konularından olan ‘Bizim klasiklerimiz var mı?’ ya da ‘Biz düzyazı geleneği kurabildik mi?’ gibi sorularla birlikte şair; edebiyat-toplum, sanatçı-eser, eleştiri dili gibi birçok konuyu irdeliyor. Böylece Melih Cevdet bizi hem kendi hem de döneminin edebiyat dünyasına davet ediyor.
En Mavi Göz – Toni Morrison – Sel Yayıncılık
“Irkçılık” ne can acıtıcı bir kelime! Tek bir kelimenin içinde ne çok gözyaşı ne çok acı sığmış durumda.
Bu insanlık ayıbı durum, sanatın her dalına da malzeme olarak bir anlamda farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Toni Morrison da 1970 yılında yazdığı “En Mavi Göz” ile acımasız ve amansız bir dünya ile karşılaşan siyahi bir kızın öyküsüne misafir ediyor bizi. Nobel ve Pulitzer Ödülü’nün sahibi Toni Morrison, kitabında İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde ırkçılığa bağlı olarak insanların yarattığı duygularla siyahi bir kız çocuğu Pecola’nın herkes tarafından aşağılanmasına tanıklık etmemizi sağlıyor. Bu acımasız durumun bireysel ve toplumsal açıdan travmalarını gözlemeyebileceğiniz eser “ırk ayrımı”nın en çarpıcı örneklerinden biri olma özelliği gösteriyor.
Can Yayınları tarafından 1993 yılında Türkçeye kazandırılan eser şimdi de Zeynep Baransel’in çevirisi ve Sel Yayınları etiketiyle yeniden okurlarıyla buluşuyor.
Alberto Manguel – Merak – YKY Yayınları
“Coğrafyamın haritası okumalarımdır. Tecrübe, hafıza, arzu onu renklendirir ve biçimlendirir ama kitaplarım onu tanımlar.”
Alberto Manguel
2009 yılından bu yana Kalem Kültür Derneği tarafından gerçekleştirilen Tanpınar Edebiyat Festivali kapsamında Alberto Manguel’e dair çok hoş bir proje duymuştuk. Festival kapsamında “Alberto Manguel ile Beş Şehir” projesi tasarlandı. Manguel; Tanpınar’ın kitabında yer alan İstanbul, Ankara, Erzurum, Konya ve Bursa’ya giderek Tanpınar’ın ardından bu beş şehre tanıklık edecek ve bu şehir üzerine üstat Tanpınar gibi bir metin, belki bir kitap yazacaktı. Nitekim Türk edebiyatının deneme ustası Tanpınar’ın ardından bu şehre dair izlenimlerini Manguel de hayata geçirerek 2016 yılında “Tanpınar’ın İzinde Beş Şehir” kitabında bizlerle paylaştı.
Bu kitap, Manguel’in sadece bir çalışmasıydı. Çevirmenlik, editörlük ve yazarlık kariyerinde birçok kitabı okuyucuları ile buluştu. 2017 yılının Temmuz ayı sonlarında ise okuyucuları yeni bir kitap ile selamladı Manguel. Dante’nin ölümsüz eseri İlahi Komedya’nın ışığında “Merak” kavramının peşinden gitmek ister misiniz? “Merak” kavramının kendisini merak ederken yazar, on yedi bölümde on yedi soruya cevap arıyor: “Dil nedir?”, “Hakikat nedir?”, “Hayvan nedir?” …
Bu soruların cevabını ararken de edebiyatın uğrak noktalarından kitaplara başvuruyor. Okuyucu, bir kitap okurken birçok kitabın sayfalarına misafir oluyor, bir yolculuğa tanıklık ediyor.
“Merak” duygunuzu gidermeye hazır mısınız?
Kitaptan:
“Evrende dağınık olanın
onun derinliğindeki sevgiyle
bir araya geldiğini gördüm tek ciltte”
“Dante’nin vizyonu, muazzamlığına rağmen (ya da bu yüzden) onun o cildi anlaşılır kelimelere tercüme etmesine mani olur; kitabı görür ama okuyamaz. Kitapları toplayarak Dante’nin bu hareketini tekrar ederiz, fakat hiçbir insan tek başına evreni bütünüyle tercüme edemeyeceği için arayışımız niyetin sonuçtan daha önemli olduğu Ulikses’in arayışına benzer. Başarılarımızın her biri yeni şüphelere yol açar ve bizi yeni arayışlara kışkırtır, bizi sonsuza dek bir sorgulama ve canlılık haline mahkûm eder. İşte merakın özündeki paradoks budur.”