5- Balık ve Balıkçılıkla İlgili Kitaplar
Balık sezonu açılınca aklına deniz ve balıkla ilgili kitaplar düşenler de olacaktır muhakkak. Denize ve nimetlerine dair yazılmış pek çok kitap var. Biz bunların içinden 5 tanesini seçtik. İyi okumalar.
Eskiçağ’da İstanbul’da Balık ve Balıkçılık – Oğuz Tekin – Arkeoloji ve Sanat Yayınları
Eskiçağ’da Byzantion adını taşıyan İstanbul’un tarihinde balıkların ve balıkçılığın çok önemli bir yeri vardır. Boğaz (Bosporos) üzerinde kurulmuş olması nedeniyle, Byzantion, ton, palamut ve uskumru gibi göç eden balıkların avlanmasında, gıda olarak tüketilmesinde ve ihracında Eskiçağ’ın en önemli merkezlerinden biriydi. “Ton balığı yurdu” olarak ün yapan bu koloni kentinin salamura (tuzlama) balığı hemen her yerde tavsiye ediliyordu. Ne yazık ki, yunus balığı avının da en yoğun yapıldığı yer Byzantion’du. Nitekim kaynaklarda bir yandan Byzantionluların zalimce yaptıkları yunus avı anlatılırken, öte yandan Byzantionlularla yunuslar arasında geçen sevgi dolu karşılıklı duygusal öykülere de yer verilmiştir. İstanbul’un en büyük koyu olan Haliç’in “Altın Boynuz” olarak tanınmasının nedeni ise palamut balıklarıydı. Bu kitapta, Byzantion’da avlanan ve tüketilen balıklar, balık avı, balık pazarları ve balıkçılar loncası gibi konular Antik Çağ yazarlarının eserlerinden aktarılan ilginç bilgiler ışığında ayrıntılı bir şekilde sunuluyor.
Boğaz’ın Beş Efendisi – Artun Ünsal – Yapı Kredi Yayınları
Artun Ünsal, Boğaz’ın Beş Efendisi’nde balıkları anlatıyor bize: Boğaz’ın sultanı lüferi, onsuz Boğaz’ın öksüz kaldığı palamutu, hunhar bir balık olan levreği, barbunyayı aratmayan tekiri, Boğaz’ın sadık yâri istavriti… Boğaz’ın bu ‘beşibiryerde’si, tarih boyu bizi beslemenin, damağımızı şenlendirmenin yanı sıra alışkanlıklarımıza, kültürümüze, başka bir deyişle, genlerimize dek işlemiştir. Çilingir sofralarından ziyafetlere, yoksulların masasından seçkinlerin mutfağına, daima aranan ‘derya kuzuları’dır. Dahası, musikimize, resmimize ilham veren, edebiyatımızda -şiirlerde, öykülerde, romanlarda- sözü edilen Boğaziçi’nin, eskiden olduğu gibi bugün de en sevilen ve pişirilmesi bile başlı başına bir sanat olan balıkları arasındadır.
Türkiye’de Balık ve Balıkçılık – Karekin Deveciyan – Aras Yayıncılık
1910-1917 yılları arasında İstanbul Balıkhanesi müdürlüğü ve daha sonra da balık işleri başmüfettişliği yapmış olan Karekin Efendi Deveciyan’ın (1867, Harput – 1964, İstanbul), İstanbul’da, 1915’te Osmanlıca, 1926’da ise geliştirilmiş Fransızca basımı yapılan Türkiye’de Balık ve Balıkçılık adlı eseri Türkiye’de balıkçılık konusunda yazılmış en önemli eserlerin başında gelir. Eser, konuyla ilgilenen herkesin takdirini kazanmış olmasının yanı sıra, son yıllarda sayıları hızla artarak yayımlanan balık ve balıkçılıkla ilgili kitapların hemen hepsinin başvuru kaynağı da olmuştur.
Türkiye’de Balık ve Balıkçılık, alanındaki ilk çalışmadır. Yazarının konuya olan hâkimiyeti, büyük tecrübesinin ürünü olarak verdiği ayrıntılı bilgiler, yaptığı hassas çizimler, bugün onu yalnızca balıkçılık alanında değil, folklorik ve tarihsel bakımlardan da benzersiz bir eser olarak değerlendirmemize neden olacak kadar önemlidir. Avrupa bilim çevrelerinde de takdirle karşılanan eser, Türkiye’deki deniz ve tatlısu balıklarıyla deniz canlılarını, av aletleriyle volileri, dalyanları, göl ve akarsularla ilgili bilgilerle avlanma tekniklerini içererek, balıkçılık konusuna ilgi duyan herkes için zengin bir kaynak oluşturur. Eserin değerini tarihçi Reşat Ekrem Koçu, ünlü eseri İstanbul Ansiklopedisi’nin dördüncü cildinde şu sözlerle teyit eder:
“Balık ve Balıkçılık” milli kütüphanemizde benzerine ender rastlanan muazzam eserlerdendir; kendi mevzuunda ise tek eserdir.
Bugün, Türkiye balıkları ve balıkçılığı konusunda Karekin Deveciyan’ın bu dev eseri kadar zengin ve canlı ayrıntılarla bezeli bir kitabın hâlâ yazılamadığını iddia etmek abartılı sayılmaz.
Balıklama Dalmalı İstanbul’a – Ufuk Kaan Altın – Mylos Kitap
“Benim Güzel Lokantalarım” ve “Meyhanedeyiz Yine Bu Gece” kitaplarıyla gastronomi yazınında kendine özgü anlatımıyla dikkat çeken Ufuk Kaan Altın, “Balıklama” ile İstanbul’a dalıyor bu kez.
İlk iki kitabında olduğu gibi kısa sürede çok kazanmayı hedefleyenleri, müşterisine evine gelmiş bir konuk gibi davranmayan müesseseleri ve derdi popülerlik olanları eleyip sadece dürüstçe işini yapmaya uğraşan lokantaları anlatıyor.
“İnsanın doğaya yaptığı zulmü, kimse yapmamıştır. Her geçen gün bilinçsiz, çoğu zaman kaçak, yasadışı avcılık yüzünden balıklarımızın kökünü kuruttuk neredeyse. Para, iktidar ve güç sahibi olma hırsı, zalimliği de beraberinde getiriyor maalesef. Oysa çok değil, bundan 30-40 sene önce o kadar bereketliydi ki denizlerimiz… O devirlerin kıyısına yetişti Ufuk Kaan Altın. Mesai bitimi köşedeki emektar balıkçıdan çifti 2.5 kuruşa aldığı palamutları, koca koca erkek kalkanları getiren babasından öğrendi balığın önemini. Zengin, varlık içinde yaşayan bir ailenin oğlu olduğu sanılmasın. Normaldi bu, çünkü balık bol ve ucuzdu 70’lerde. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten.
Sonuç; ara ki bulasın balığı artık. Lüfer yok, yavrularını bu isimle satıyorlar, denetlenmediği için. Uskumru yok, çiroz yapasın. Yazarın yetişemediği yılların krallarından kılıç zaten yok. Kalkan desen, o kadar az çıkıyor ki fiyatını görüp yanına yaklaşamıyorsun. Örnekler çoğaltılabilir… Çoğunu yitirdik ama kalanları korumak için yapılabilecekler hâlâ var.”
Balık ve Olta – Ali Pasinler – Remzi Kitabevi
.. Balık avı sonsuz bir tutku, ayrı bir heyecandır. Fakat bunların ötesinde değişik bir kültürdür. Aynı heyecanı paylaşan, dünyanın diğer bir ucundaki kişilerle tanışmak, onların av tekniklerini, davranışlarını, törelerini, inançlarını öğrenmek, denizlerini tanımak ve doğayla içiçe olmak bu kültürün birer parçasıdır. Kitabımın ‘Anılar’ bölümünü, maalesef bugün kaybolmaya yüz tutan balık kültürünü biraz olsun genç kuşaklara aktarmak ve onlarla paylaşmak için yazdım. Umarım onlar da balık ve deniz sevgisini, amatörce av tutkusunu yarınlara taşırlar…