48
Views

Nesli tükenen bitkiler bize tarih ve evrim hakkında çok şey anlatıyor.

Söz konusu bitkilerin çoğunun neslinin tükenme sebebi insan kontrolü dışındaki olaylardan kaynaklanıyor. Son iki yüzyıla baktığımızdaysa birçok bitkinin nesillerinin tükenmesine neden olan habitat tahribatı pek tabii ki bizim yüzümüzden.

İşte yakın zamanda veya çok uzun zaman önce nesli tükenmiş 10 tarihi bitki.

Araucarioxylon arizonicum

Orman Milli Parkı’ndaki petroglifler: JimVallee / Getty Images

Taşlaşmış Orman Milli Parkı’nda seyahat ederseniz Triyas Dönemi’nde gelişen 200 ila 250 milyon yıllık Araucarioxylon arizonicum ağaçlarının kalıntılarını görebilirsiniz. Bazıları 8.000 yıl kadar önce bölgede yaşayan yerli halk tarafından oyulmuş petroglifler olarak korunmuş. Bugün milli park, kuzeydoğu Arizona’daki Navajo ve Apache bölgelerinde. Araucaria cinsinin diğer ağaçları hala dünyanın dört bir yanında bulunuyor; bunların en ünlüsü Norfolk Adası çamıdır.

Atriplex tularensis

Yaygın adı Tulare tuz çalısı veya Bakersfield tuz çalısı olan Atriplex tularensis en son 1991’de görüldü. Kaliforniya’nın Merkez Vadisi’nin güney ucundaki alkali tuz tavalarında yetişen ve tarımın genişlemesiyle nesli tükenene kadar var olan yıllık bir bitkiydi. Merkez Vadisi dünya tarım lideri haline geldikçe çiftçiler ve topluluklar iç gölleri kuruttular ve dağların akışının doldurabileceğinden daha hızlı bir şekilde derin yeraltı su kaynaklarını kullandılar ve Atriplex tularensis’i sudan mahrum bıraktılar.

Calamites

Calamites (resimde görülen uzun ağaçlar) Karbonifer Dönemi’nde hayatta kaldı.
Elena Duvernay / Stocktrek Images / Getty Images

Calamites’in nesli yaklaşık 250 milyon yıl önce Permiyen döneminde tükendi. Atkuyruğu cinsinin (Equisetum) diğer üyeleri hala dünyanın bataklıklarında yetişiyor. Modern atkuyrukları gibi Calamites de yeraltına doğru ilerleyen rizomlardan çalılıklarda büyümüş, 30 ila 50 metre uzunluğa ulaşan içi boş, kaburgalı, bambu benzeri gövdeler çıkarıyordu. Karbonifer Dönemi’nde, Dünya’nın kara kütlelerinin hepsinin Pangea olarak birbirine bağlı olduğu dönemde gelişen Calamite fosilleri tüm kıtalarda bulunabilir.

Cooksonia

Cooksonia, adı dokularının su, özsu ve besinleri ilettiği anlamına gelen bilinen en eski damarlı bitkidir. Varlığı yaklaşık 425 milyon yıl öncesine dayanır. Yeşil alglerden evrimleşen diğer erken dönem bitkileri gibi Cooksonia’nın da yaprakları yoktu. Güneşin enerjisini nasıl fotosentezlediği hala bilimsel tartışmaların konusu. Cooksonia’daki gövdeler bitki dünyası için adeta bir devrimdi. Su ileten gövdelerle Cooksonia’nın artık su altında kalmasına gerek kalmamıştı. Karada kolonileşebilir ve hayvanların denizden çıkmasının yolunu açabilirdi.

Franklinia alatamaha

İçeriğin ana görselinde neye benzediğini görebileceğiniz Franklinia alatamaha, 19. yüzyılın başlarından beri doğada nesli tükenmiş durumda ve yalnızca yetiştirilerek varlığını sürdürmekte. Kuzey Amerika’nın güneydoğusuna özgü bu ağaç ilk olarak 1765 yılında tanımlandı. Öncesinde yerli olmayan Amerikalılar tarafından biliniyordu. Benjamin Franklin’in adını taşıyan ağaç, ondan sadece 13 yıl fazla yaşadı ve doğada en son 1803 yılında görüldü. 18. yüzyılın sonlarında zaten nadir bulunan bu ağacın neslinin tükenmesinin nedenleri bilinmiyor. Günümüzde yetiştirilen örnekler güzel çiçekleri var diye insan eliyle üretiliyor.

Glossopteris

Glossopteris mürettebatıyla birlikte Antarktika’da donarak ölen Robert Falcon Scott liderliğindeki talihsiz Terra Nova seferinin birkaç başarılı hikayesinden biri. Ekibin cesetleri bulunduğunda, topladıkları 270 milyon yıllık fosiller Londra’ya geri getirildi. Glossopteris tanımlandı ve Antarktika’nın bir zamanlar diğer kıtalara bağlı olduğunu ve bitki örtüsüyle kaplı olduğunu kanıtlayarak levha tektoniği teorisini doğruladı. Glossopteris, torunları arasında kozalaklı ağaçlar ve sikadlar bulunan tohum üreten bir ağaç olan erken bir gymnospermdir.

Nesiota elliptica (Aziz Helena Zeytini)

Dünyanın en ücradaki adalarından biri olan Güney Atlantik Okyanusu’ndaki Saint Helena’nın (Napolyon’un bir zamanlar sürgün edildiği yer) yerel bitkiler için güvenli bir yer olduğunu düşünebilirsiniz ama öyle değil. 1502’de Portekizlilerin gelişi ormansızlaşmayı tetikledi ve keçilerin getirilmesi de çok sayıda Saint Helena yerel bitkisinin yok olmasına yol açtı. Yetiştirilmek üzere hayatta tutulan son ağaç da 2003’te öldü.

Orbexilum stipulatum

Daha çok deri kökü veya Ohio Şelalesi bezelyesi olarak bilinen Orbexilum stipulatum, Kentucky’deki Rock Adası’na özgüydü ve en son 1881’de görüldü. Bitki bir zamanlar Ohio Nehri vadisinde dolaşan bizonların otlamasıyla yayılıyordu. Aşırı avlanma bizonları ve beraberinde Orbexilum stipulatum’u da bölgeden sürdü. Alana inşa edilen bir baraj Rock Adası’nı sular altında bırakarak bitkinin hayatta kalma umutlarını yok etti.

Sigillaria

dottedhippo / Getty Images

Sigillaria fosil yakıtların yapıldığı en yaygın bitki türlerinden biri. Joshua ağaçlarına veya Dr. Seuss kitabından bir şeye benzeyen Sigillaria, 300 ila 360 milyon yıl önce Karbonifer Dönem’de gelişti. Ağaç benzeri bitkiler turba oluşturan bataklıkların tabanının üzerine çıktı ve dallarının uçlarındaki kozalaklarda bulunan sporlarla çoğaldı. Fosilleri, Batı Pensilvanya’dan İç Moğolistan’a kadar dünyanın dört bir yanındaki kömür madenciliği operasyonları sırasında ortaya çıkarıldı.

Sophora toromiro

Toromiro ağacı (Sophora toromiro) bir zamanlar Paskalya Adası’na (Rapa Nui) özgüydü. 1960’larda toplanan tohumlardan yetiştirme çabalarına rağmen ağaç vahşi doğada nesli tükenmiş ilan edildi. Paskalya Adası’nın ünlü anıtsal heykellerinin kökenleri ve anlamları gizemini koruyor; adanın ormansızlaşmasının nedenleri de öyle. Aşırı hasat, iklim değişiklikleri ve kültürel gelişmelerin birleşimi, bir zamanlar sürdürülebilir bir toplumun çöküşünün iç içe geçmiş nedenleri gibi görünüyor.

aloha_17 / Getty Images

ana görsel: Sueo Takano / 500px / Getty Images

kaynak: treehugger

Makale Etiketleri:
· · · · · · ·
Makale Kategorileri:
MANŞET · VE DİĞER