67
Views

Boğaç Gökmen

İstanbul’un alternatif müzik sahnesinden yükselen taze bir ses: Sren. Shoegaze, dream pop ve indie rock’ın duygusal derinliğinden beslenen grup, ilk albümleri ‘Başka Bir Hayat Mümkün’ ile 16 Mayıs’ta Tamar Records etiketiyle dinleyiciyle buluştu. Birçok duyguyu aynı anda hissettirmeyi başaran dokuz parçalık albüm, yalnızca bir dinleme deneyimi değil; aynı zamanda bir yüzleşme ve birlikte hayal etme çağrısı.

Kaan Bilgin (gitar), Mert Berkay Saraç (bas, synth/klavye), Ozan Köseoğlu (davul, sampler) ve vokalde Öykü Birce Boyoğlu’ndan oluşan grubun, tamamı kendi stüdyoları Kısmet Studios’ta kaydedilen albüm, bağımsız üretimin gücünü ve kolektif yaratımın samimiyetini taşıyor. Biz de Sren ile bir araya geldik; hem bu ilk albümün ortaya çıkış hikâyesini hem de müzikal ve duygusal dünyalarını konuştuk.

Öncelikle albüm yayınından hemen sonra sizleri Rotka’da konuk etmekten çok mutluyum.

Hemen albümle ilgili sorulardan başlamak istiyorum. Çünkü son günlerde en çok dinlediğim albümlerden biri “Başka Bir Hayat Mümkün” oldu ve ardındaki detayları merak ediyorum.

Albümün ismi çok şey söylüyor, “Başka Bir Hayat Mümkün”. Bu cümle sizin için ne ifade ediyor?

“Başka Bir Hayat Mümkün”, hem bireysel hem de toplumsal olarak hayalini kurduğumuz bir gerçeklik. Mevcut düzene, yalnızlığa, dayatılanlara karşı içten gelen bir itiraz gibi. Albüm boyunca bu hayalin peşinden gidiyoruz. Sorguluyoruz, bazen kayboluyoruz ama hep bir ihtimalin izini sürüyoruz. O ihtimal, o başka hayat, işte bu cümlede gizli.

Albümün bütününde içsel çözülmeler, yeni başlangıçlar ve umut temaları öne çıkıyor. Bu anlatı nasıl şekillendi?

Aslında başta oturup bir konsept yaratmadık. Müziğin bizi götürdüğü yerlerdi buralar. Önce parçaların ses dünyası oluştu, ardından o seslerin çağırdığı duygularla sözler şekillendi. Çözülmeler, yüzleşmeler, sonlar, yeni başlangıçlar ve sonrasında beliren umut — hepsi kendiliğinden geldi. Biz sadece kulak verdik ve hikayelerimizi onların etrafında ördük.

Daha önce albümün habercisi olarak “Bozuk”, “Düşerken” ve “Yalnızız” teklilerini paylaştınız. Bu üç parça albümde nasıl bir rol üstleniyor? Eğer varsa albümde sizi en çok zorlayan ya da duygusal olarak en yoğun parça hangisiydi?

Bu üç şarkı, albümün ruhunu dışa vuran ilk adımlar oldu. Dinleyiciye nasıl bir evrenle karşılaşacaklarını gösterdi. Ama bizi en çok yoran parça “Son (bir şeyler yolunda değil)” oldu. İlk andan itibaren çok güçlü duran bir şarkıydı fakat detaylarıyla çok uğraştık. Nakaratın nereye evrileceği, vokalin nasıl hissedileceği gibi şeyler bizi epey zorladı.

Albümün tamamı kendi stüdyonuzda, bağımsız bir şekilde tamamen sizin üretiminizle kaydedilmiş. Bu süreç size nasıl bir özgürlük ve sorumluluk alanı açtı?

Kendi alanımızda olmak müthiş bir özgürlük. Zamanla sınırlı olmadan, gece vakti gelen ilhamla üretmek inanılmazdı. Ama tabii bu, her şeyin sorumluluğunu da üstlenmek demek. Ne zaman “tamam, bu şarkı oldu” diyeceğimizi öğrenmek bile başlı başına bir deneyimdi.

Shoegaze, post-rock, dream pop, hatta yer yer blackgaze dokunuşları… Türler arasında böyle geçişken bir ses örgüsü yaratmak planlı bir hedef mi, yoksa organik bir akışın sonucu muydu?

Başlarken bazı fikirlerimiz vardı: post-rock altyapıların üzerine shoegaze ya da triphop vokaller nasıl olur diye düşündük. Bu fikirle yola çıktık ama süreçte birçok şey kendiliğinden evrildi. Yani bir yönelim vardı ama son halini zamanla buldu diyebiliriz.

Parçaların yapısında katmanlı gitarlar, atmosferik efektler ve synth’lerle örülmüş bir dünya var. Bu ses dünyasını kurarken ilham aldığınız isimler ve albümler oldu mu?

Evet, Slowdive, Radiohead, Cocteau Twins, Interpol gibi isimler büyük ilham kaynaklarımız oldu. Ama sadece yabancı gruplardan değil, Ars Longa, Sakin, mvö gibi yerli gruplardan da beslendik.

Kid A dönemi Radiohead’in synth atmosferi, Souvlaki’nin gitar katmanları ya da Dredg’in Catch Without Arms albümü bu süreçte tümüyle bizimleydi.

Albümün sözel içeriği de derinlere çekiyor dinleyiciyi. Şarkı sözlerinde sıkça kırılganlık, sorgulama ve içsel bir yüzleşme hissediliyor. Bu anlatım dili nasıl gelişti?

Bu dil, aslında bizim müzikle kurduğumuz kişisel bağın bir uzantısı. Yazarken kendimizi bir yere saklamadık. Zor duygularla yüzleşmekten kaçınmadık. Sözler, zamanla bizden döküldü; nasıl hissettiysek öyle çıktılar.

Melankoliyle umudu aynı potada eriten bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Bu bir bilinçli yaklaşım mı yoksa içsel bir yansıma mı?

Bahsettiğiniz denge bize oldukça doğal geliyor. Tamamen içsel bir yansıma. Umutsuzluk bile kendi içinde bir ışık arar. Biz de müziğimizle o ışığı aradık. Karanlığın ortasında bile bir kıvılcım bırakmak istedik.

Albüm yalnızca müzikal açıdan değil aynı zamanda yaşama ve birlikte düşlemeye dair düşündüren içeriğiyle de dinleyiciyi içine çekiyor. Bunun arkasındaki politik ya da toplumsal düşünceyi biraz açar mısınız?

Direkt sloganlar değil ama ruhunda bir başkaldırı var. Bireysel sıkışmışlıklardan yola çıksa da, aslında daha büyük bir sistemin sorgulaması var burada. “Başka Bir Hayat Mümkün” bunun tam kalbinde duruyor.

Biraz da grup özelinde merak edilebilecek detaylara değinmek istiyorum.

Sren nasıl doğdu? Grubu kurarken sizi bir araya getiren duygular, etkiler nelerdi? Dört kişinin kolektif bir üretimde buluşması nasıl bir dinamik yaratıyor?

Sren, önce birlikte müzik yapma ihtiyacından doğdu. Zamanla ortak duygularla beslendi. Dört farklı karakterin bir araya gelip aynı duyguyu anlatmaya çalışması kolay değil ama çok öğretici. Her birimizin sesi müziğimize renk katıyor. Bu çeşitlilik bize güç veriyor.

Bir de geçtiğimiz yıl Roxy Müzik Günleri’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandınız. Bu ödülün sizin için anlamı neydi? Sren’in sesini duyurmasına nasıl katkı sağladı?

Roxy’ye başvurduğumuzda daha yeniydik. Sahne deneyimimiz çok taze, birlikte üretmeye alışma sürecindeydik. Böyle erken bir dönemde ödül almak çok büyük bir moral kaynağı oldu. Müziğimizin karşılık bulduğunu görmek, bizi hem cesaretlendirdi hem de daha kararlı hale getirdi.

Albüm sonrası için neler planlıyorsunuz? Şimdiden yeni tekliler, klipler ya da konserler bekleyelim mi? Zira birçok dinleyici bu atmosferik yapı ve duygusal akışın sahneye nasıl aktarılacağını merak ediyor olabilir.

Yeni tekliler ve klipler yolda. Albümün sahne versiyonunu kurgulamak için heyecanlıyız. Yaz aylarında birkaç konser planlıyoruz. Klip tarafında da farklı fikirler üzerine çalışıyoruz.

Türkiye’de alternatif/bağımsız müzik sahnesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sahnede üretim yapmak nasıl bir şey?

Türkiye’de alternatif müzik sahnesi son yıllarda hem çeşitlendi hem de derinleşti. Zorluklara rağmen çok yaratıcı işler çıkıyor. Bağımsız kalmanın bedeli ağır ama özgürlüğü büyük. Bu sahnede yer almak bize umut veriyor.

Sizi derinden etkileyen, üretim sürecine yön veren bir kitap, film ya da başka bir sanat eseri var mı?

A Beautiful Mind’dan bir alıntı, ilk demolarda “Düşerken”in içinde vardı. Ayrıca Fatih Akın’ın The Edge of Heaven filminin kapanış sahnesi de bizi çok etkiledi. “Derin”i bitirdikten sonra o sahneyi izleyince, sanki şarkı onun için yazılmış gibi hissettik.

Albüm henüz çok yeni yine de şu ana kadar dinleyicilerinizden gelen tepkiler nasıl? Sizi çok etkileyen yorumlar oldu mu?

Dinleyici yorumları çok samimi ve yüreklendiriciydi. En çok öne çıkan şey, Türkçe sözlerle yapılmış bu tarz bir müziği duymanın yarattığı şaşkınlık ve bağ oldu. Uzun uzun yazılmış mesajlar aldık. Bu tür bir duygusal temas bizim için çok kıymetliydi.

Son olarak, bu albümle dinleyiciye ne söylemek ne hissettirmek istiyorsunuz? Bir cümleyle özetleyecek olsanız, ‘Başka Bir Hayat Mümkün’ nasıl bir çağrı?

Karanlığın içinden bile geçsek, hep bir yerlerde başka bir hayatın ihtimali var. Biz o ihtimali birlikte düşlemeye çağırıyoruz.

Sren’e çok teşekkürler ediyoruz, albümün dinleyicisinin bol olmasını ve gelecek konserlerde görüşmeyi ümit ediyoruz.

Fotoğraflar: ( @berknsz )

ROTKA TV YAYINLARINI YOUTUBE ÜZERİNDEN İZLEYEBİLİRSİNİZ

Makale Etiketleri:
· · · · · · ·
Makale Kategorileri:
MANŞET · MÜZİK